19 Eylül’de Azerbaycan ordusu Dağlık Karabağ’da anayasal düzeni yeniden tesis etmek, terörle mücadele etmek gibi bahaneleri öne sürerek işgal operasyonu başlatmıştır. 35 senedir Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir anlaşmazlık mevzusu olan Dağlık Karabağ, 1988 ila 1994 ve 2020 harplerinden sonra tekrar sıcak bir harp alanı hâline gelmiştir. Otokrat kasap Aliyev niyetini açık bir şekilde defalarca kez beyan etmiştir.
“Karabağ’da sadece 120 bin Ermeni yaşıyor. Bunlar ya bizim varlığımızı ve egemenliğimizi kabul ederler, ya da yok ederiz. Biz buraya kendi vatandaşlarımızı getirip yerleştireceğiz.”
Aliyev 61. Doğum günü sırasında yaptığı konuşmada Karabağ’dan sonra sıranın tarihi Batı Azerbaycan’a geleceğini beyan etmesi işgalin yalnızca Dağlık Karabağ’la sınırlı kalmayacağını, Ermenistan’ı da işgal etmeyi hedeflediğini açıkça beyan etmiştir.
20 Eylül’de Dağlık Karabağ’ın işgaliyle birlikte katliamlar, istila, etnik temizlik operasyonları hız kazanmıştır. Bugün 120.000 kişilik Ermeni nüfusunun neredeyse tamamı Ermenistan’a tehcir edilmiş durumdadır. Kasap Aliyev’in ordusu Karabağ’daki Ermeni tarihi ve kültürel yapıları (kilise, okul vs) kurşunlamakta, yıkmakta, istila etmektedir.
Dağlık Karabağ kadim bir Ermeni coğrafyasıdır. Tarihteki ilk Ermeni krallığına ait bir bölgedir. Son 2500 yıllık dönemden bugüne nüfusun ezici çoğunluğunu her zaman Ermeniler oluşturmuştur.
Yaşanan süreç bir halkın 2500 yıldır yaşadığı topraklardan, sökülüp atılmasıdır. Onlara ait tüm tarihsel ve kültürel mirasın yerle bir edilmesidir. O coğrafyada tarih boyunca hiç yaşanmamış gibi tüm ayak izlerinin silinmesidir.
Yaşanan süreç işgaldir, istiladır, tehcirdir, soykırımdır. 1915’te olduğu gibi yine tüm dünyanın gözleri önünde ölüm sessizliği eşliğinde Ermeni ulusu, tehcir ve etnik temizlik ile karşı karşıyadır. Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölge devletlerinin izlediği savaş politikalarının yanı sıra küresel emperyalist rekabetin kaçınılmaz sonucudur.
Emperyalizm çağında barış yeni savaşlara hazırlık için verilen molanın adıdır. Savaş, işgal, istila, tehcir, pogrom, soykırım emperyalist-kapitalist sistemin temel gıdasıdır. Çürümüş emperyalist-kapitalizmin ulus-devletlere dayalı sistemi insanlığın barış içinde bir arada yaşamasının önündeki en büyük engel olduğunu Güney Kafkasya özelinde bir kez daha göstermektedir.
Emperyalizm çağının diğer yüzü aynı zamanda proleter devrimler çağı olmasıdır. Karabağ sorununun nihai çözümünün düğümlendiği ana nokta da burada yatmaktadır.
Liderlerin masa başında çizdiği suni sınırlarının, uluslararası hukukun, tarihsel toprak hakkı iddialarının biz enternasyonal komünistlerin gözünde hiçbir meşruiyeti yoktur. Uluslararası hukuka göre Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı sayılması Azerbaycan’ın işgalci olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Dağlık Karabağ bölgesi SSCB döneminde Azerbaycan’a bağlı özerk bölgeydi, 88 yılında Dağlık Karabağ halkı referandum yaparak Ermenistan’a bağlanma kararı aldı, SSCB buna karşı askeri müdahalede bulunarak, Dağlık Karabağ’ı önce kendisine bağladı, sonra tekrar Azerbaycan’a devretti.
1991 yılında Dağlık Karabağ halkı referandum yaparak bağımsızlığını ilan edip kendi yönetimini oluşturdu. Azerbaycan bunu tanımayarak askeri müdahalede bulundu, 91-94 yılları arasında Dağlık Karabağ coğrafyası Azerbaycan ile Ermenistan ile harp alanına dönüştü. 1991’den beri Dağlık Karabağ (Artsakh) kendi hükumeti bulunan bir devletti. Lakin bu devleti hiçbir ülke yönetimi tanımamıştır. Emperyalist ülkeler ve bölgesel devletler Dağlık Karabağ’ın kendi kaderini tayin hakkına saygı duymadığı için bu savaşın büyümesine, bu sorunun kangrenleşmesine zemin hazırlamışlardır.
Bugün gerek Azerbaycan ve Türkiye hükümetleri gerekse de dünya basını Azerbaycan ordusunun düzenlediği 24 saatlik bir operasyonla Dağlık Karabağ’ın beyaz bayrak çektiğinden ve neredeyse hiç direniş olmadığından bahsetmektedir. Bu anlatım Dağlık Karabağ’a uygulanan 9 aylık ambargoyu ve uluslararası dengelerin nasıl şekillendiğini, Rusya’nın Ukrayna işgali ile oluşan yeni dünya dengelerinin nasıl Azerbaycan lehine geliştiği gerçeğini atlamaktadır. Bu gerçeklerin üstünü örtmek hem Azerbaycan hem Türkiye hem Rusya’nın hem de Batı emperyalizminin işine gelmekte; Azerbaycan’ın ilhakçı siyasetinin, Rusya ve Türkiye’nin işgal destekçiliğinin, Batı emperyalizminin de iki yüzlülüğünün üstünü örtmektedir.
2020 Dağlık Karabağ Savaşı’ndan sonra, Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasında geçişi sağlayan Laçin koridorunun denetimi Rusya’ya bırakılmıştı. Rusya geçişleri garanti etmekle yükümlü barış gücü pozisyonundaydı. Geçtiğimiz Aralık ayından bu yana Rusya koridorun denetimini aşamalı bir şekilde Azerbaycan’a devretmiş durumdadır. Azerbaycan Laçin koridoruna kısıtlamalar getirerek Dağlık Karabağ ve Ermenistan arasındaki geçişi engelleyip Karabağ halkını dış dünyaya kapalı bir hapishanede yaşamaya mahkum etmiştir.
Dağlık Karabağ’da yaşayan 120.000 Ermeni en temel gıda maddelerine ulaşamadı, ekmek karneye bağlandı, yakıt kıtlığı nedeniyle sevkiyat yapacak araçlar çalışmadı, insanların ekmek kuyruğuna girmek için kilometrelerce yol yürümek zorunda bırakıldı. Bölgede gıda, ilaç, hijyen, yakıt kıtlığı ciddi boyutlara ulaştı. Dağlık Karabağ’daki yetkililer son 9 ayda gerçekleşen her üç ölümden birinin yetersiz beslenmeden kaynaklandığını açıkladılar. 12 Aralık 2022’de Azerbaycan tarafından ablukaya alınan Laçin koridorundaki varlığı için ürettiği gerekçe şuydu: Koridorun yasadışı gruplara silah tedariki ve yasadışı madencilik faaliyeti için kullanıldığı iddiası öne sürüldü.
Dağlık Karabağ halkı Aliyev rejimi tarafından açlık, sefalet, ölüm sarmalına sürüklenirken ne Rusya’dan ne Batılı emperyalist devletlerden ses çıkmadı. Batılı emperyalist ülkelerden cılız çağrılar ve kınama mesajları dışında somut bir adım atılmadı. Bu durum Aliyev rejimini Laçin koridoru üzerindeki ablukayı artırma konusunda cesaretlendirmiştir.
Putin Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’a sunmuştur, çünkü tüm dikkatini Ukranya’ya yöneltmiştir. Kendisine uygulanan ambargoyu Azerbaycan ve Türkiye üzerinden aşmaya çalışmaktadır. Bu yüzden Azerbaycan ve Türkiye devletleri ile ilişkilerini bozmak istememiştir.
Dilinden insan hakları, demokrasi, ulusal egemenliğe saygı gibi kavramları eksik etmeyen Kuzey Amerika ve Batı Avrupa emperyalist kuvvetlerinin iki yüzlülüğü bir kez daha açık bir şekilde teşhir olmuştur. Ukrayna savaşıyla Rusya’ya uygulanan ambargo yüzünden doğalgaz, petrol sorunları ortaya çıkmıştır. Bu açık Azerbaycan üzerinden giderilmektedir. Batının emperyalist çıkarları söz konusu olduğu zaman insan hakları, demokrasi, barış nutukları rafa kalkar. Kapitalist Avrupa’nın Azeri gazına ve petrolüne ihtiyacı varsa Dağlık Karabağ halkının tehcire, soykırıma uğramasının hiçbir önemi yoktur. Almanya, Fransa, Büyük Britanya, İtalya, vs. ancak Rus emperyalizmini veya başka bir rakibini zayıflatmak söz konusuysa insan hakları, demokrasi, barış, ulusal egemenliğe saygıdan bahseder. Rusya ve Avrupa Birliği’nin tavrı bir kez daha şunu kanıtlamıştır: hiçbir emperyalist devlet ne ezilen uluslara, ne işçi sınıfına hiçbir durumda kalıcı dost olmaz.
Paşinyan hükümeti Ermenistan’da iktidara geldiği günden beri sadece Rusya’ya bağımlı olmak istemedi, Batıya doğru ilişkiler geliştirmeye ve Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya arasında denge politikası uygulamaya çalıştı. Fakat bu strateji hüsranla sonuçlandı.
30 yıldır Azerbaycan hükümeti silahlanmaya rekor yatırımlar yapmakta, tüm siyasal meşruiyetini Ermeni düşmanlığı ve Dağlık Karabağ’ı yeniden Azerbaycan toprağı yapma motivasyonu üzerinden kendisini var etmektedir. Bu 30 yıllık zaman diliminde almış olduğu silahların önemli bir kısmını Rusya’dan tedarik etmiştir.
Ermenistan Rusya’nın merkezinde durduğu NATO’ya alternatif Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) üyesi olmasına rağmen, bu yıl topraklarında Rusya liderliğinde herhangi bir askeri tatbikata izin vermedi.
Paşinyan ayın başında İtalyan gazetesi La Repubblica’ya verdiği beyanda “Rusya’nın Güney Kafkasya’dan çekildiğini” söylemişti.
İran en yakın alternatifidir, fakat İran’la yapılacak en küçük bir anlaşma AB ve Batı emperyalizmi ile ilişkilerin kopması anlamına gelecektir.
Günümüzde, Ermenistan’ın milli egemenliği tehdit altındadır. Ne Rusya, ne de Amerika Birleşik Devletleri için bir önemi kalmamıştır.
Rusya ise kendine bir alan oluşturma ve Azerbaycan ile Türkiye’nin tehditlerine karşı koruma bahanesiyle Ermenistan’ı kendi kontrolü altındaki bir sömürgeye dönüştürmek arayışındadır. Rusya devlet duması mebusu Yevgens Fedorov şu açıklamada bulundu: “Ermenistan artık bağımsız bir devlet olarak kalmayacak. Ermenistan’ın kontrolünü yeniden sağlayacağız ve Rusya’nın bir parçası olacak.”
Rusya’nın derdi kendisine yol açmak Azerbaycan-Türkiye tehditlerini koz olarak kullanıp Ermenistan’ın kendi hakimiyeti altında sömürgeye çevirmektir.
Türkiye ve Azerbaycan’ın derdi ise 1915’ten bugüne olduğu gibi turancı politikaları hayata geçirip Ermeni’siz bir Ermenistan yaratmaktır. Bunun da anlamı tehcir, etnik kırım, soykırımdır.
Ne Batı emperyalizminin destekçisi Paşinyan ne Paşinyan muhalifleri olan Rusya yanlısı burjuva milliyetçiler Ermenistan’ı ecnebi baskınlığı kapanından kurtarabilir. Bu ablukadan kurtulmanın yegane yolu, emperyalist kapitalizmden kopmaktan, sosyalist Kafkasya Federasyonu inşa etmekten geçmektedir. Emperyalizmin rekabet alanı hâline gelen, komşu Ortadoğu coğrafyası gibi emperyalist çıkarlar uğruna etnik boğazlaşmaların üstü hâline hızla sürüklenen Kafkasya coğrafyası için sosyalist devrimler yegane kalıcı ve gerçekçi tek çözümdür. Bu çözümün anahtarı Kafkasya işçi sınıfının elindedir. Bunun yegane aracıda Enternasyonal devrimci komünist partidir. Enternasyonal komünist önderlik sorunu çözülmeden emperyalist kapitalist sisteminin sebep olduğu tüm yıkımlar kendisini sürekli olarak var edecektir.
2018 senesinde, oligarkların çürümüş düzenine karşı emekçi kitlelerin sokaklarda mücadelesi gün yüzü görmüştür. İhtilalci bir yönetimin bulunmaması sebebiyle, Paşinyan bu boşluğu doldurmuş ve kitlelerin bu yükselişini iktidara gelmek için merdiven gibi kullanmıştır. İktidara gelişini “ihtilal” olarak tanımlamıştır. Ermenistan içinden çıkılması imkansız bir siyasi krize girmiştir. Milli egemenliği tehdit altındadır ve buna ilaveten dünyaya açılan kapıları kapanmakta, beynelmilel arenada yalıtılmışlık ve yalnızlık sürecine girmektedir. Paşinyan ülkeyi Kafkasya’da batılı emperyalizmin piyonu hâline getirmektedir ve bunu yaparken otoriterleşmeye doğru kaymaktadır.
Dağlık Karabağ işgali sonrası kapitalist sömürünün çarkları, işsizlik, yoksulluk, sömürü, siyasal kriz, devlet baskısı vites yükseltecektir. Dağlık Karabağ’dan gelen kitlesel göç sonrası barınma, işsizlik, en temel yaşamsal ihtiyaçlara erişme sorunu en can alıcı şekilde kendisini gösterecektir. Ülkede Paşinyan’a muhalefet ve öfke hızla artmaktadır.
Tam da burada Ermenistan işçi sınıfının devrimci mücadelesine ihtiyaç vardır. Bu açmazı açabilme kudretine sahip yegane unsur budur. Bunun yegane aracı da enternasyonal komünist programı kuşanmış, işçi sınıfı içinde Ermenistan’da emekçilerin iktidarıyla Kafkasya Sosyalist Federasyonu alternatifini öne çıkararak kök salmış devrimci bir işçi partisinin inşasıdır. Tüm Kafkasya’da ihtilalci işçi partilerin inşası emperyalizmin tüm yıkımlarını durdurup özgür, eşit halklar topluluğuna ulaşmanın yegane vazgeçilmez aracıdır.
Halkların savaşına, sınıfların barışına hayır!
İşgalci Azerbaycan Dağlık Karabağ’dan defol!
Dağlık Karabağ halkının kendi kaderini tayin hakkı!
Dağlık Karabağ’dan tehcir edilen tüm halkların yurtlarına geri dönme koşulları sağlansın!
Kahrolsun Aliyev, Putin, Erdoğan diktatörlükleri!
Yaşasın Kafkasya Sosyalist Federasyonu!
10 eylül 2023
Sürekli Devrim Kolektifi (Arjantin, Avusturya, İspanya, Fransa, Türkiye)
“Karabağ’da sadece 120 bin Ermeni yaşıyor. Bunlar ya bizim varlığımızı ve egemenliğimizi kabul ederler, ya da yok ederiz. Biz buraya kendi vatandaşlarımızı getirip yerleştireceğiz.”
Aliyev 61. Doğum günü sırasında yaptığı konuşmada Karabağ’dan sonra sıranın tarihi Batı Azerbaycan’a geleceğini beyan etmesi işgalin yalnızca Dağlık Karabağ’la sınırlı kalmayacağını, Ermenistan’ı da işgal etmeyi hedeflediğini açıkça beyan etmiştir.
20 Eylül’de Dağlık Karabağ’ın işgaliyle birlikte katliamlar, istila, etnik temizlik operasyonları hız kazanmıştır. Bugün 120.000 kişilik Ermeni nüfusunun neredeyse tamamı Ermenistan’a tehcir edilmiş durumdadır. Kasap Aliyev’in ordusu Karabağ’daki Ermeni tarihi ve kültürel yapıları (kilise, okul vs) kurşunlamakta, yıkmakta, istila etmektedir.
Dağlık Karabağ kadim bir Ermeni coğrafyasıdır. Tarihteki ilk Ermeni krallığına ait bir bölgedir. Son 2500 yıllık dönemden bugüne nüfusun ezici çoğunluğunu her zaman Ermeniler oluşturmuştur.
Yaşanan süreç bir halkın 2500 yıldır yaşadığı topraklardan, sökülüp atılmasıdır. Onlara ait tüm tarihsel ve kültürel mirasın yerle bir edilmesidir. O coğrafyada tarih boyunca hiç yaşanmamış gibi tüm ayak izlerinin silinmesidir.
Yaşanan süreç işgaldir, istiladır, tehcirdir, soykırımdır. 1915’te olduğu gibi yine tüm dünyanın gözleri önünde ölüm sessizliği eşliğinde Ermeni ulusu, tehcir ve etnik temizlik ile karşı karşıyadır. Dağlık Karabağ’da yaşananlar bölge devletlerinin izlediği savaş politikalarının yanı sıra küresel emperyalist rekabetin kaçınılmaz sonucudur.
Emperyalizm çağında barış yeni savaşlara hazırlık için verilen molanın adıdır. Savaş, işgal, istila, tehcir, pogrom, soykırım emperyalist-kapitalist sistemin temel gıdasıdır. Çürümüş emperyalist-kapitalizmin ulus-devletlere dayalı sistemi insanlığın barış içinde bir arada yaşamasının önündeki en büyük engel olduğunu Güney Kafkasya özelinde bir kez daha göstermektedir.
Emperyalizm çağının diğer yüzü aynı zamanda proleter devrimler çağı olmasıdır. Karabağ sorununun nihai çözümünün düğümlendiği ana nokta da burada yatmaktadır.
Liderlerin masa başında çizdiği suni sınırlarının, uluslararası hukukun, tarihsel toprak hakkı iddialarının biz enternasyonal komünistlerin gözünde hiçbir meşruiyeti yoktur. Uluslararası hukuka göre Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı sayılması Azerbaycan’ın işgalci olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Dağlık Karabağ bölgesi SSCB döneminde Azerbaycan’a bağlı özerk bölgeydi, 88 yılında Dağlık Karabağ halkı referandum yaparak Ermenistan’a bağlanma kararı aldı, SSCB buna karşı askeri müdahalede bulunarak, Dağlık Karabağ’ı önce kendisine bağladı, sonra tekrar Azerbaycan’a devretti.
1991 yılında Dağlık Karabağ halkı referandum yaparak bağımsızlığını ilan edip kendi yönetimini oluşturdu. Azerbaycan bunu tanımayarak askeri müdahalede bulundu, 91-94 yılları arasında Dağlık Karabağ coğrafyası Azerbaycan ile Ermenistan ile harp alanına dönüştü. 1991’den beri Dağlık Karabağ (Artsakh) kendi hükumeti bulunan bir devletti. Lakin bu devleti hiçbir ülke yönetimi tanımamıştır. Emperyalist ülkeler ve bölgesel devletler Dağlık Karabağ’ın kendi kaderini tayin hakkına saygı duymadığı için bu savaşın büyümesine, bu sorunun kangrenleşmesine zemin hazırlamışlardır.
Bugün gerek Azerbaycan ve Türkiye hükümetleri gerekse de dünya basını Azerbaycan ordusunun düzenlediği 24 saatlik bir operasyonla Dağlık Karabağ’ın beyaz bayrak çektiğinden ve neredeyse hiç direniş olmadığından bahsetmektedir. Bu anlatım Dağlık Karabağ’a uygulanan 9 aylık ambargoyu ve uluslararası dengelerin nasıl şekillendiğini, Rusya’nın Ukrayna işgali ile oluşan yeni dünya dengelerinin nasıl Azerbaycan lehine geliştiği gerçeğini atlamaktadır. Bu gerçeklerin üstünü örtmek hem Azerbaycan hem Türkiye hem Rusya’nın hem de Batı emperyalizminin işine gelmekte; Azerbaycan’ın ilhakçı siyasetinin, Rusya ve Türkiye’nin işgal destekçiliğinin, Batı emperyalizminin de iki yüzlülüğünün üstünü örtmektedir.
2020 Dağlık Karabağ Savaşı’ndan sonra, Dağlık Karabağ ile Ermenistan arasında geçişi sağlayan Laçin koridorunun denetimi Rusya’ya bırakılmıştı. Rusya geçişleri garanti etmekle yükümlü barış gücü pozisyonundaydı. Geçtiğimiz Aralık ayından bu yana Rusya koridorun denetimini aşamalı bir şekilde Azerbaycan’a devretmiş durumdadır. Azerbaycan Laçin koridoruna kısıtlamalar getirerek Dağlık Karabağ ve Ermenistan arasındaki geçişi engelleyip Karabağ halkını dış dünyaya kapalı bir hapishanede yaşamaya mahkum etmiştir.
Dağlık Karabağ’da yaşayan 120.000 Ermeni en temel gıda maddelerine ulaşamadı, ekmek karneye bağlandı, yakıt kıtlığı nedeniyle sevkiyat yapacak araçlar çalışmadı, insanların ekmek kuyruğuna girmek için kilometrelerce yol yürümek zorunda bırakıldı. Bölgede gıda, ilaç, hijyen, yakıt kıtlığı ciddi boyutlara ulaştı. Dağlık Karabağ’daki yetkililer son 9 ayda gerçekleşen her üç ölümden birinin yetersiz beslenmeden kaynaklandığını açıkladılar. 12 Aralık 2022’de Azerbaycan tarafından ablukaya alınan Laçin koridorundaki varlığı için ürettiği gerekçe şuydu: Koridorun yasadışı gruplara silah tedariki ve yasadışı madencilik faaliyeti için kullanıldığı iddiası öne sürüldü.
Dağlık Karabağ halkı Aliyev rejimi tarafından açlık, sefalet, ölüm sarmalına sürüklenirken ne Rusya’dan ne Batılı emperyalist devletlerden ses çıkmadı. Batılı emperyalist ülkelerden cılız çağrılar ve kınama mesajları dışında somut bir adım atılmadı. Bu durum Aliyev rejimini Laçin koridoru üzerindeki ablukayı artırma konusunda cesaretlendirmiştir.
Putin Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’a sunmuştur, çünkü tüm dikkatini Ukranya’ya yöneltmiştir. Kendisine uygulanan ambargoyu Azerbaycan ve Türkiye üzerinden aşmaya çalışmaktadır. Bu yüzden Azerbaycan ve Türkiye devletleri ile ilişkilerini bozmak istememiştir.
Dilinden insan hakları, demokrasi, ulusal egemenliğe saygı gibi kavramları eksik etmeyen Kuzey Amerika ve Batı Avrupa emperyalist kuvvetlerinin iki yüzlülüğü bir kez daha açık bir şekilde teşhir olmuştur. Ukrayna savaşıyla Rusya’ya uygulanan ambargo yüzünden doğalgaz, petrol sorunları ortaya çıkmıştır. Bu açık Azerbaycan üzerinden giderilmektedir. Batının emperyalist çıkarları söz konusu olduğu zaman insan hakları, demokrasi, barış nutukları rafa kalkar. Kapitalist Avrupa’nın Azeri gazına ve petrolüne ihtiyacı varsa Dağlık Karabağ halkının tehcire, soykırıma uğramasının hiçbir önemi yoktur. Almanya, Fransa, Büyük Britanya, İtalya, vs. ancak Rus emperyalizmini veya başka bir rakibini zayıflatmak söz konusuysa insan hakları, demokrasi, barış, ulusal egemenliğe saygıdan bahseder. Rusya ve Avrupa Birliği’nin tavrı bir kez daha şunu kanıtlamıştır: hiçbir emperyalist devlet ne ezilen uluslara, ne işçi sınıfına hiçbir durumda kalıcı dost olmaz.
Paşinyan hükümeti Ermenistan’da iktidara geldiği günden beri sadece Rusya’ya bağımlı olmak istemedi, Batıya doğru ilişkiler geliştirmeye ve Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya arasında denge politikası uygulamaya çalıştı. Fakat bu strateji hüsranla sonuçlandı.
30 yıldır Azerbaycan hükümeti silahlanmaya rekor yatırımlar yapmakta, tüm siyasal meşruiyetini Ermeni düşmanlığı ve Dağlık Karabağ’ı yeniden Azerbaycan toprağı yapma motivasyonu üzerinden kendisini var etmektedir. Bu 30 yıllık zaman diliminde almış olduğu silahların önemli bir kısmını Rusya’dan tedarik etmiştir.
Ermenistan Rusya’nın merkezinde durduğu NATO’ya alternatif Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (CSTO) üyesi olmasına rağmen, bu yıl topraklarında Rusya liderliğinde herhangi bir askeri tatbikata izin vermedi.
Paşinyan ayın başında İtalyan gazetesi La Repubblica’ya verdiği beyanda “Rusya’nın Güney Kafkasya’dan çekildiğini” söylemişti.
İran en yakın alternatifidir, fakat İran’la yapılacak en küçük bir anlaşma AB ve Batı emperyalizmi ile ilişkilerin kopması anlamına gelecektir.
Günümüzde, Ermenistan’ın milli egemenliği tehdit altındadır. Ne Rusya, ne de Amerika Birleşik Devletleri için bir önemi kalmamıştır.
Rusya ise kendine bir alan oluşturma ve Azerbaycan ile Türkiye’nin tehditlerine karşı koruma bahanesiyle Ermenistan’ı kendi kontrolü altındaki bir sömürgeye dönüştürmek arayışındadır. Rusya devlet duması mebusu Yevgens Fedorov şu açıklamada bulundu: “Ermenistan artık bağımsız bir devlet olarak kalmayacak. Ermenistan’ın kontrolünü yeniden sağlayacağız ve Rusya’nın bir parçası olacak.”
Rusya’nın derdi kendisine yol açmak Azerbaycan-Türkiye tehditlerini koz olarak kullanıp Ermenistan’ın kendi hakimiyeti altında sömürgeye çevirmektir.
Türkiye ve Azerbaycan’ın derdi ise 1915’ten bugüne olduğu gibi turancı politikaları hayata geçirip Ermeni’siz bir Ermenistan yaratmaktır. Bunun da anlamı tehcir, etnik kırım, soykırımdır.
Ne Batı emperyalizminin destekçisi Paşinyan ne Paşinyan muhalifleri olan Rusya yanlısı burjuva milliyetçiler Ermenistan’ı ecnebi baskınlığı kapanından kurtarabilir. Bu ablukadan kurtulmanın yegane yolu, emperyalist kapitalizmden kopmaktan, sosyalist Kafkasya Federasyonu inşa etmekten geçmektedir. Emperyalizmin rekabet alanı hâline gelen, komşu Ortadoğu coğrafyası gibi emperyalist çıkarlar uğruna etnik boğazlaşmaların üstü hâline hızla sürüklenen Kafkasya coğrafyası için sosyalist devrimler yegane kalıcı ve gerçekçi tek çözümdür. Bu çözümün anahtarı Kafkasya işçi sınıfının elindedir. Bunun yegane aracıda Enternasyonal devrimci komünist partidir. Enternasyonal komünist önderlik sorunu çözülmeden emperyalist kapitalist sisteminin sebep olduğu tüm yıkımlar kendisini sürekli olarak var edecektir.
2018 senesinde, oligarkların çürümüş düzenine karşı emekçi kitlelerin sokaklarda mücadelesi gün yüzü görmüştür. İhtilalci bir yönetimin bulunmaması sebebiyle, Paşinyan bu boşluğu doldurmuş ve kitlelerin bu yükselişini iktidara gelmek için merdiven gibi kullanmıştır. İktidara gelişini “ihtilal” olarak tanımlamıştır. Ermenistan içinden çıkılması imkansız bir siyasi krize girmiştir. Milli egemenliği tehdit altındadır ve buna ilaveten dünyaya açılan kapıları kapanmakta, beynelmilel arenada yalıtılmışlık ve yalnızlık sürecine girmektedir. Paşinyan ülkeyi Kafkasya’da batılı emperyalizmin piyonu hâline getirmektedir ve bunu yaparken otoriterleşmeye doğru kaymaktadır.
Dağlık Karabağ işgali sonrası kapitalist sömürünün çarkları, işsizlik, yoksulluk, sömürü, siyasal kriz, devlet baskısı vites yükseltecektir. Dağlık Karabağ’dan gelen kitlesel göç sonrası barınma, işsizlik, en temel yaşamsal ihtiyaçlara erişme sorunu en can alıcı şekilde kendisini gösterecektir. Ülkede Paşinyan’a muhalefet ve öfke hızla artmaktadır.
Tam da burada Ermenistan işçi sınıfının devrimci mücadelesine ihtiyaç vardır. Bu açmazı açabilme kudretine sahip yegane unsur budur. Bunun yegane aracı da enternasyonal komünist programı kuşanmış, işçi sınıfı içinde Ermenistan’da emekçilerin iktidarıyla Kafkasya Sosyalist Federasyonu alternatifini öne çıkararak kök salmış devrimci bir işçi partisinin inşasıdır. Tüm Kafkasya’da ihtilalci işçi partilerin inşası emperyalizmin tüm yıkımlarını durdurup özgür, eşit halklar topluluğuna ulaşmanın yegane vazgeçilmez aracıdır.
Halkların savaşına, sınıfların barışına hayır!
İşgalci Azerbaycan Dağlık Karabağ’dan defol!
Dağlık Karabağ halkının kendi kaderini tayin hakkı!
Dağlık Karabağ’dan tehcir edilen tüm halkların yurtlarına geri dönme koşulları sağlansın!
Kahrolsun Aliyev, Putin, Erdoğan diktatörlükleri!
Yaşasın Kafkasya Sosyalist Federasyonu!
Sürekli Devrim Kolektifi (Arjantin, Avusturya, İspanya, Fransa, Türkiye)