İştirak | Democratic Party | Democratic Party | Republican Party | Republican Party | |
% | Büyük seçmenler | Rey sayısı (milyon) | Büyük seçmenler | Rey sayısı (milyon) | |
2016 | 55,67 | 227 | 66 | 304 | 63 |
2020 | 66,9 | 306 | 81,3 | 232 | 74,2 |
2024 | 59,82 | 226 | 70,99 | 312 | 74,71 |
Trump’ın zaferi, Cumhuriyetçi Parti seçmen sayısında büyük bir artışa dayalı değil, aksine Demokrat Parti tarafında bir çöküşe dayalıdır. Evvela, birçok seçmen seçime iştirak etmemiştir. 2024 senesinde çekimser kalma oranı %40’ın üzerinde olmuştur, her ne kadar bu 2016 senesindeki değerden düşük olsa dahi 2020 senesindeki değerden %7 fazladır. Bu hatırı sayılır bir rakamdır, çünkü bu 100 milyon seçime iştirak etmeyen kişiye rey verme hakkı olmayan veya bu hakkı kaybetmiş milyonlarca mülteci emekçi, kanun dışı göçmen ve hüküm giymiş kişileri de ilave etmek icap eder.
Trump, 2020 senesinde göre az miktarda daha fazla rey almıştır, yaklaşık 450000, halbuki seçime katılmak için kayıt yaptıranların sayısı 6 milyon kişi artmıştır. İşin aslında bu, aldığı reylerin seçmen sayısına göre hafif bir düşüşüne işaret etmektedir. Trump’ın zaferini sağlayan, Demokrat Parti’nin 10 milyon rey kaybetmesi olmuştur.
Bu şartlarda, Trump büyük seçmen sayısında büyük bir zafer elde etmiştir (Amerika Birleşik Devletleri’nin antidemokratik anayasasında başkan doğrudan seçilmez), 7 “salıncak eyaletti” kazanmıştır, Cumhuriyetçi Parti Senato’da ekseriyeti tekrar elde etmiştir ve muhtemelen Temsilciler Meclisi’nde ekseriyeti muhafaza edecektir. Yüksek Mahkeme’de 9 hakim üzerinden kendisine olumlu bakan 6 hakimle ve Cumhuriyetçi Parti’nin neredeyse tam kontrolüyle, Trump tüm kurumları elinde tutabilecektir.
Trump’ın başarısının sebepleri
Önde gelen emperyalist ülkelerde proletaryanın ve küçük burjuvazinin (memurlar, emekçi köylüler, zanaatkarlar, vs.) hayat koşulları hatırı sayılır bir biçimde kötüleşmektedir, bu ülkelerin GSMH değerinin pozitif bir büyüme oranı bulunsa dahi. Bu, Amerika Birleşik Devletleri için geçerlidir, bu ülkede nüfusun bir kısmının fakirleşmesi ve güvencesizleşmesi birçok senedir devam etmektedir. 2021 senesindeki düzelmeden beri oluşturulan istihdamın ekseriyeti güvencesiz ve düşük maaşlıdır. İşçi sınıfı Biden döneminde enflasyona doğrudan maruz kalmıştır ve artık fiyatlar daha az artıyor olsa dahi 2020 senesinden yani salgından öncekinden %20 daha yüksektirler.
Biden, Trump’ın büyük kapitalist gruplar ve en zenginler için aldığı vergi kararlarının hiçbirini iptal etmemiştir. 2022 senesinin sonunda demiryolları çalışanlarının grevini yasaklamıştır. Gazze’deki soykırımı desteklemektedir. Demokrat aday, göç kurallarını sertleştirmekten ve iklimsel bozulmalar Amerika Birleşik Devletleri’ni es geçmediği halde çevreyi en çok kirleten enerjileri geliştirmekten yana görüş bildirmişti. Haklı olarak emekçiler ve öğrencilerin bir bölümü, Harris’te zamanında Hillary Clinton ile olduğu gibi “elitlerin” bir temsilcisini görmüştür. Bir alternatif sunmak için hiçbir kitlesel işçi partisi mevcut değildir. Bu, seçime iştirak etmemenin ve Trump lehine rey kullanmanın bir itici kuvvetidir.
Ekonomik hayat şartları meselesi diğer tüm sorunları geride bırakmıştır, hatta Trump’ın ırkçı ve ecnebi aleyhtarı saldırılarına rağmen onun lehine reyleri Latin Amerika kökenli seçmenler ve Afrika kökenli seçmenlerde kuvvetlendirmiştir. Cumhuriyetçi kampanyanın ekseni, ecnebileri iç sorunların günah keçisi yapmaktı.
Dolayısıyla bu neticede iki yön mevcuttur:
Proletaryanın hayat şartlarının kötüleşmesinden mesul tutulan Demokrat Parti’ye karşı cezalandırıcı bir çekimserlik
Refahı geri getireceği iddia edilen Trump’ın seçim programına, korumacılığa, ecnebi aleyhtarlığına… kısmi de olsa katılım reyleri.
Trump’ın tabanı MAGA hareketinde sağlamlaşmıştır, bu hareket, faşist grupların iştirakiyle, evanjelist dincilerin tasvibiyle, her açıdan korumacılık ile göçmenlerin sınır dışı edilmelerinin Amerika’nın eski ihtişamını geri getireceğine inanan kaybedilen harplerin gazileri, sınıfından düşenler, ihtişamı devrinde Amerikan emperyalizminin kırıntılarından istifade eden eski beyaz işçi aristokrasisinin bir kısmı, küçük burjuvazinin hatırı sayılır bir kısmı ve hatta proletaryanın geri kalmış bir azınlığı ile Cumhuriyetçi Parti’nin kontrolünü ele geçirmiştir (6 ocak 2021 tarihinde seçimi kaybettiğinde Parlamento’ya saldırı talimatına rağmen).
Trump lehine reylerin diğer itici gücü, vergilerin genel düşüşünden, her alanda şirketleri için düzenlemelerin azaltılmasından ve bilhassa askeri alanda devlet siparişlerinden istifade etmek isteyen Elon Musk gibi en kuvvetli kapitalistlerin ona katılmalarıdır.
İşçi sınıfını kiliselerden ve burjuva partilerden kurtarmanın mutlak gerekliliği
Bu netice, sendika ve ezilenlerin teşkilatlarının iki burjuva ve emperyalist partiye yani Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti’ye ve bilhassa Demokrat Parti’ye tabi olmaları sebebiyle Amerikalı proletaryanın içinde tutulduğu çıkmaza işaret etmektedir. Buna, Demokrat Parti’ye boyun eğen “Komünist” Parti’yi (CPUSA) ve “sosyalistleri” (birçok sözde Troçkist grubun iştirak ettikleri DSA) ilave etmek icap eder.
Bununla beraber Amerikalı işçi sınıfı mücadele etmektedir, 20233 senesinde senaristlerin ve oyuncuların grevlerinin, otomobil sektöründeki, Kaiser Permanente’deki ve Starbucks’daki, 2024 senesinde Atlantik kıyısında liman emekçilerinin veya Boeing işçilerinin grevlerinin gösterdikleri gibi. Fakat bu iş ihtilafları genelde sadece kısmi başarılar elde etmişlerdir çünkü (sıkılıkla Demokrat Parti ile ilişkili olan) sendikal bürokrasi veya Biden idaresi tarafından gönderilen “aracılar” grevcileri sırtlarından hançerlemiş ve grevlerin yayılmasına mani olmuşlardır, 2023 senesinde UPS şirketinde olduğu gibi grevlere mani olmadıkları zaman.
Bu mücadeleler ile işçi hükumeti perspektifi ile hiçbir ilişki kurulmamıştır. İşçi sınıfının hiçbir siyasi temsili olmadığı için yönelimini belirlemeye yardım edecek siyasi ölçütler son derece zayıftır veya hiç yoktur. Bir işçi partisi oluşturmak için Demokrat Parti ile, dolayısıyla burjuvazi ile ilişkilerinin kesmeyi reddeden sendika yöneticilerinin, ezilenlerin ve “sosyalistlerin” veya “komünistlerin” teşkilatlarının mesuliyeti işte buradadır.
Böylece işçi sınıfının mühim bir kısmı rey vermemiştir çünkü haklı olarak Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti’nin aynı madalyonun iki yüzü olduğunu değerlendirmiştir, fakat bir işçi adaylığı ile kendi kuvvetini de ölçememiştir. Yeşil Parti adayı çevreci Jill Stein’ın adaylığı hiçbir şekilde bir işçi adaylığı teşkil etmemiştir, her ne kadar İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması için kampanya yürütmüş olsa dahi. İşçi sınıfının başka bir kısmı Demokrat Parti’ye rey vermiştir, mesela kürtaj hakkını müdafaa etmek maksadıyla. Son olarak, bir azınlık Cumhuriyetçi Parti’ye rey vermiştir, bazen işi, Trump’ın bir iş adamı olduğundan ve nasıl para kazanılacağını bildiğinden dolayı sorunları çözeceğine inanmaya bile götürerek!
Trump’ın zaferi işçi sınıfına ve demokrasiye karşı bir taarruz hazırlamaktadır
Burjuvazi için megaloman kapitalistin aşırılıklarından korunmak için birçok kurum mevcuttur (merkez bankası, ordunun genelkurmayı, yüksek memurlar, istihbarat servisleri, Cumhuriyetçi Parti, büyük medyalar, kiliseler…). Fakat emekçilere verilen refaha dönüş taahhütleri hakikatlerle yüzleşecektir: küresel kapitalizmin çelişkileri en kuvvetli devletin ki olsa dahi bir başkana itaat etmez; Amerikan burjuvazisinin dünyadaki yeri hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır.
Trump’ın zaferi, milyonlarca düzensiz mültecinin sınır dışı edileceklerinin duyurulmasıyla bilhassa işçi sınıfının sınıfın göçmen kısmına karşı, çevre, iş hukuku, tahsil, sosyal medya, kriptoparalar, vs. alanında vahşi kapitalizmi frenleyen veya sınırlayan kuralların kaldırılmasıyla Amerikalı işçi sınıfına karşı taarruzu süratlendirecektir. Elon Musk’a verilen federal devleti “fuzuli” memurlardan “temizlemek” vazifesinin manası budur, ki bu seçimlerin ardından federal devlet idarelerinin başlarıyla sınırlı alışılageldik “spoiled system”den çok daha uzağa gitmektedir. Trump tüm kampanyası esnasında Harris’in “su katılmamış bir Marksist”, bir “komünist” olduğunu iddia etmiştir. Her ne kadar kültürsüz olsa da, Trump bunda hiçbir hakikat payı olmadığını bilmektedir. Fakat bu gülünç suçlamalar vasıtasıyla hedef aldığı, toplumsal hareketlere, Filistinliler için yapılan protestolara, vs. McCarthy ortamını andıran bir şekilde daha fazla baskı uygulanmasıdır. Tabii ki Trump tarafından açıklanan korumacı ekonomik tedbirler işçi sınıfının hayatını hiçbir şekilde iyileştirmeyecektir, aksine yaşam maliyetini arttıracak ve ekonomik krizi süratlendirecektir.
Çelişkilerini ortadan kaldırmaktan ziyade, Trump’ın ikinci başkanlığı, federal eğitim bakanlığının öngörülen kaldırılmasıyla, kürtaj hakkının eyaletlere devredilmesiyle, trans kişilerin uğradıkları zulümle, bağnazların eğitimdeki sansür güçleriyle, şirketlerinde sağlık sigortası bulunmayan emekçilerin sigortalarını finanse eden sübvansiyonların (Obamacare) kaldırılması tehdidiyle, militarizmin git gide artan yüküyle, kamu borcunun artmasıyla (şimdiden GSMH değerinin %100’ünden fazladır) , vs. en kuvvetli emperyalizmin dahili bozulmasını süratlendirecektir.
Çok hızlı bir biçimde proleter öz müdafaa merkezi bir ihtiyaç haline gelecektir. Düzenli veya düzensiz olsunlar, göçmen emekçilere karşı saldırı tehditleri muhakkak barışçıl bir şekilde gerçekleşmeyecektir. Trump’ın “iç düşmana” karşı şiddete başvurma tehditleri, sert komünizm karşıtlığı ortaya koyan faşist çeteler ve bazen de komplekssiz ırkçılıkla beraber cereyan etmektedir. Kendi şirketlerinde her türlü sendikalaşmaya karşı olduklarını ispatlamış Musk ve Bezos gibi danışmanlarla, özel polis kuvvetlerine ve grev kırıcılara hazırlıklı olmak icap eder.
Er ya da geç, Amerikalı işçi sınıfının tepkisi kaçınılmaz olacaktır. Şimdiden Trump ve hükumetine karşı merkezi bir mücadele perspektifini açmakla kalmayıp, sendikalarda, ezilenlerin, üniversitelerin ve fakir mahallelerin teşkilatlarında 1901 senesinin Socialist Party of America’sından (İşçi Enternasyonali’ne mensup), 1920 senesinin United Communist Party’sinden (Komünist Enternasyonal’in bölümü), 1938 senesinin Socialist Workers Party’sinden (4. Enternasyonal’in bölümü) esinlenen bir işçi partisinin kurulması için mücadele etmek icap eder.
Hakiki bir işçi partisinin programı, kitlelerin hareketinden ortaya çıkan ve sadece bütün kıtanın sosyalist bir federasyonu kapsamında bir işçi hükumeti tarafından teminat altına alınabilecek tüm ekonomik, siyasi ve demokratik talepleri benimsemelidir:
tüm şirketlerde ve idarelerde kayıtsız şartsız sendikal haklar tanınsın,
maaşlar arttırılsın ve maaşlar için seyyar merdiven sistemine geçilsin,
işe almalarda, işten çıkarmalarda, imalatta ve yatırımlarda emekçi kontrolü tesis edilsin,
emekçilerin ve tüm nüfusun çevre kirliliğinden korunması sağlansın,
Büyük seçmenler ve Yüksek Mahkeme lağvedilsin, kiliseler ile devlet ayrılsın,
tüm ülkede kürtaj hakkı tanınsın, bedava tahsil ve sağlık hizmetleri tesis edilsin, kaliteli ve ucuz sosyal konutlar sağlansın,
büyük sermayeye el konulsun,
baskı ve kolluk kuvvetleri silahsızlandırılsın, halk silahlansın…
Ekonomik kriz ve emperyalistler arası ihtilaf faktörlerinin süratlenmeleri
Amerika Birleşik Devletleri’nin kuvveti ve bunun neticesi olan genişlemecilik, onları kurdukları sistemin temeline tüm evrenin patlayıcılarını yerleştirmeye mecbur bırakmaktadır: Batı ve Doğu’nun bütün düşmanlıkları, ihtiyar Avrupa’nın sınıf mücadeleleri, sömürgelerdeki kitlelerin isyanları, tüm harpler ve tüm ihtilaller. (Troçki, Lenin’den sonra Komünist Enternasyonal, 1928)
Ne kadar baskın olduysa, Amerikan emperyalizmi kendi menfaatleri için dünyanın işleyişini o kadar üstlenmiştir ve bunun yükü git gide ağırlaşmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, küresel ticaretin artışına ve burjuva ekonomistlerin küreselleşme adını verdikleri Rusya ve Çin’de kapitalizmin geri gelmesine sahne olan İkinci Cihan Harbi sonrasında baskın olmuşlardır ve bu zaman dilimini organize etmişlerdir. Fakat çelişkili bir şekilde, bu zaman dilimi Amerikan hegemonyasının Vietnam’dan çekilmeyle, tabii ki Saddam Hüseyin’e karşı kolaylıkla kazanılmış fakat netice itibarile Orta Doğu’nun Amerikan emperyalizmini istekleri doğrultusunda yeniden yapılandırılmasından ziyade kaosla sonuçlanan Irak’taki harple, Afganistan’dan aşağılayıcı geri çekilmeyle, genç Çin emperyalizminin yükselişiyle git gide azaldığı bir periyottur.
Zaten 1971 senesinde Nikson Amerika Birleşik Devletleri’nin bir eli bağlı mücadele etmekten vazgeçtiklerini açıklayarak doların altına çevrilebilmesine son vermişti. Bu, halbuki 1944 senesinde Bretton Woods’da kendi himayeleri altında küresel para borsaları için geçerli olan kurallarda bir kopuştu, ilk büyük aksaklığı teşkil ediyordu.
Trump’ın yeniden seçilmesi hiçbir şekilde tesadüfi değildir. Baskın burjuvazinin, gayretlerini günümüzdeki en mühim düşmanı olan Çin emperyalizmine odaklamak maksadıyla tarihinin ona yüklediği tüm yükümlülüklerden kurtulma eğiliminin git gide daha açık bir dışa vurumudur. Serbest ticareti kolaylaştırmak için DTÖ kuralları ve kararlarına son! Yaşasın korumacı gümrük bariyerleri! Müttefiklerin korumasını sağlamak için askeri harcamalara son, artık masrafları onlar karşılamalılar! İklim için verilen taahhütler mi? Çöpe atın gitsin! Pragmatik ve vahşi bir kapitalist olan Trump’ın profili, bu eğilimi tamamen cisimleştirmektedir. Trump, tüm ithalatı kapsayacak %10 ila %20 oranında gümrük vergisi getirileceğini, Çin’den gelen mamuller için %60 oranında (elektrikli arabalar için %100 oranında) gümrük vergisi getirileceğini ve Meksika’dan gelen mamuller için %300 oranında bir gümrük vergisi olacağını ilan etmiştir!
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki seçimlerden önce bile, küresel bir ekonomik kriz unsurları git gide bir araya gelmekteydi, gayrimenkul ve finansal krizin süratlendirdiği Çin ekonomisinin yavaşlamasıyla, Japonya ve Hindistan’da yavaşlamayla, Almanya’da küçülmeyle. Kaçınılmaz bir şekilde Trump ve onun siyaseti oluşacak küresel ekonomik krizi süratlendirecek ve derinleştirecektir, bunun da her yerde şiddetli neticeleri olacaktır. Trump, İsrail’in Filistinlileri yok etmeye çalışmasına Lübnan ve belki de İran’a saldırılarına hız vermesine müsaade edecektir, Ukrayna’nın bir kısmını kurban etmeyi değerlendirmektedir, Avrupalı emperyalizmler arasındaki bölünmeleri arttırmak istemektedir, Çinli emperyalizm ile gerilimleri arttıracaktır.
Trump’ın seçilmesi, küresel proletarya için emperyalizmin çürümesine işaret eden ilave bir tehdit manasına gelmektedir. Tüm bu çürümüş sisteme bir son vermek, küresel sosyalizme yolu açmak mümkündür, şayet hudutları aşarak emekçilerin öncüleri ihtilalci bir işçi enternasyonalinde birleşirlerse. Bu, enternasyonalist komünistlerin mücadelesidir!
İhtilalci işçi enternasyonalinin inşası için ileri! Emekçilerin iktidarı için ileri!