Gazze’de derhal ateşkes tesis edilsin! Siyonist birlikler geri çekilsin! Orta Doğu Sosyalist Devletleri çerçevesinde birleşmiş Filistin!

      Gazze’de derhal ateşkes tesis edilsin! Siyonist birlikler geri çekilsin! Orta Doğu Sosyalist Devletleri çerçevesinde birleşmiş Filistin! için yorumlar kapalı

Bir soykırım cereyan etmektedir
13 mayıs 2024 tarihinde Gazze Şeridi’ne İsrail saldırısı Filistinliler arasında 35233 zayiata yol açmıştı. Şimdiye dek 97 gazeteci (92 Filistinli, 2 İsrailli ve 3 Lübnanlı) ile 224’ü askın insani yardım teşkilatı çalışanı ölmüştür, ki bunlara 179 Birleşmiş Milletler UNRWA çalışanı dahildir.
İslami Cihat, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ve Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC) teşkilatlarının destek verdiği Hamas saldırısının ardından Netanyahu hükumeti, Gazze Şeridi’nde Hamas yok edilinceye dek harbe girişeceğini ilan etmiştir. İşin aslında 2008 ila 2009 senelerinde (“Dökme Kurşun Harekatı”), 2014 senesinde (“Koruyucu Hat Harekatı”) ve mayıs 2021 tarihinde Gazze’deki hedeflere hava saldırısından sonra Gazze Şeridi’ne yeni şiddetli bir müdahaleyi haklı göstermeye çalışıyordu.
İsrail işgal kuvvetleri artık Refah etrafında mekanize birlikler konuşlandırmıştır ve siyonist birlikler birçok defa kentin dış mahallelerinde “terörist hedeflere” saldırılar düzenlemişlerdir. 1,5 milyondan fazla kişi işgalcilerin saldırılarından dolayı Refah’a kaçmıştır, şimdi de 700000 kişi Akdeniz kıyısına doğru daha uzağa kaçmış bulunmaktadır ve gıda, içme suyu ve ilaç olmadan derme çatma çadırlarda hayatta kalmaya çalışmaktadırlar.
İsrail birliklerinin belgelendirilmiş şiddetli eylemleri, Gazze Şeridi’ndeki binaların %60 civarının yıkımı, okullara karşı topçu saldırıları, yardım dağıtımı esnasında katliamlar, tüm üniversiteler ile hastanelerin imhası hükumetleri, Netanyahu hükumetinin siyasetini sözlü olarak tenkit etmeye cesaretlendirmiştir. Fakat bu, tüm dünyada İsrail ayrımcı devletinin soykırımcı siyasetini protesto hareketinin gelişmesinden sonra meydana gelmiştir.
Faşist ve köktendinci siyonist toprak hırsızı yerleşimciler Filistinlileri Batı Şeria’dan sürmekte; hükumette temsil edilen faşist kuvvetlerin yandaşları insani yardım taşıyan konvoylara saldırmakta ve bunları imha etmektedirler.
Filistin nüfusuna karşı yapılan terörün boyutu derhal mühim beynelmilel protestoları tetikleşmiştir. Bilhassa gençler, Filistin’deki etnik temizliğin başında öfkeyle tepki göstermişlerdir.
Batılı emperyalist kuvvetler üzerindeki etki
Amerika Birleşik Devletleri’nde, Vietnam harbine karşı 1960 ve 1970’li senelerdeki büyük seferberliklerin hatıraları uyanmıştır. Başkanlık seçimleri bu sonbaharda yer alacakken, Biden idaresi ve Demokrat Parti bir açmazla karşı karşıyadır: siyonist devlete desteklerini büyük sayıda potansiyel seçmen kaybetmeden nasıl devam ettirebilirler? Üniversitelerdeki gösteriler, gelecekteki akademik seçkinlerin Demokrat Parti’den kopmalarının tohumlarını taşımaktadırlar.
İster istemez Biden, 907 kiloluk 1800 bomba ve 226 kiloluk 1700 bombanın teslimatını “sivil nüfusa karşı” kullanılmalarına mani olmak için durdurmuştur. Fakat başka silah teslimatları, finansal destek ve istihbarat desteği devam etmektedir. Ayrıca devlet sekreteri Anthony Blinken, Netanyahu hükumetinden olası bir ateşkesin ardından “harp sonrası düzeninin” neye benzeyeceği mevzusunda bir plan sunmasını talep etmektedir.
Avrupa Birliği’nin Avrupalı emperyalist kuvvetleri birleştirmekten uzak olduğu, Gazze Harbiyle de bariz bir şekilde ortaya çıkmıştır. Alman emperyalizmi koşulsuz bir şekilde İsrail’in yanında yer almışken, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron kasım ayında ateşkes kelimesini kullanmış ve siyonist ordunun sivil hedeflere karşı saldırılarını tenkit etmiştir. Ancak İsrailli mevkidaşı Isaac Herzog’a ile bir telefon görüşmesinden sonra Macron, geri adım atmıştır.
İslamcı Türk hükumeti, Filistin davasını popülerliğini muhafaza etmek için kullanmaya çalışmaktadır ama bir yandan kendisi Kürt milli azınlığa karşı sömürgeci bir siyaset gütmekte, diğer yandan ise NATO çerçevesinde kalmakta ve İsrail’e ihracatını sürdürmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ile müttefik Arap devletleri (İslamcı Körfez hanedanları, Mısır, Ürdün…), nüfuslarının Filistinlilere kitlesel desteği sebebiyle kırılganlaşmışlardır. Bu rejimler, desteği gaddarca bastırmaktadırlar. Küresel halk baskısının neticesi olarak birkaç batılı devlet Filistin devletini tanıma kararı almış, ve Uluslararası Adalet Divanı’nda birçok prosedür başlamıştır. Netanyahu bunun Yahudi aleyhtarlığı olduğu cevabını vermiştir!
Filistin halkıyla dayanışma için kitlesel gösterilerin etkisi olmuştur, bilhassa Büyük Britanya’da, Rochdale’de bir seçim esnasında eski İşçi Partisi siyasetçisi George Galloway’in Emekçiler Partisi (WP) açıkça Filistin yanlısı bir seçim kampanyası temelinde Avam Kamarası’na bir koltuk kazanmıştır. Toplumsal reform ve milliyetçi tavırlar arasında gelgit yapan WP’nin kitlesel bir tabanı yoktur fakat Rochdale’deki başarısı, Keir Starmer’ın İşçi Partisi (LP) dahilinde varsayılan Yahudi aleyhtarlığı ile mücadele bahanesiyle eski yönetici Jeremy Corbyn taraftarlarına karşı tam bir cadı avı yürütmüş ve açıkça siyonist bir tavır almış yönetimin dolaylı olarak reddini teşkil etmekteydi.
Küçük teröristi suçlayan büyük teröristler
Bilhassa siyonist propagandacılar terörizm suçlamaları yaparken temkinli olmalıdırlar çünkü 14 mayıs 1948 tarihinde İsrail’in kurulma ilanından bile evvel, İrgun veya Leçi ve “ılımlı” Haganah gibi açıkça terörist teşkilatlar Filistinlileri Britanya mandasındaki bölgeden kovmak için şiddete, cinayete, kundaklamaya ve bombalı saldırılara başvurmuştu. Aynı zamanda bu terörist eylemlerin sadece Vladimir Zeev Jabotinski’nin “revizyonist siyonizminin” etkisinde kalmış faşist gruplar tarafından değil, İşçi Partisi olacak “işçi siyonizmi” militanları tarafından da yapıldığını açıkça beyan etmek icap eder.
İsrail, sadece 1947 ila 1949 senelerinde 750000 kişiyi evlerinden sürmüş İşçi Partisi tarafından kurulmuştur. Sonrasında bu, siyonist devletin hudutları dahilinde yaşayan Filistinlilerin haklarından mahrum kalmalarına, arazilerine el konulmasına, köylerinin ve evlerinin yıkılmasına yol açacaktı.
Bir devletin imkanlarına sahip olduğundan beri, siyonizm büyük ölçekte terörizmi bazen İran’a karşı, her gün Filistinlilere karşı pratiğe dökmüştür. Bunun için, birçok defa seçilmiş hükumetleri devirmeye yardım etmiş, Çin, Küba ve Vietnam ihtilallerini ezmeye çalışmış, Yugoslavya ile Irak’ı parçalamış dünyanın en büyük terörist devletlerinden (Fransa, Büyük Britanya, Amerika Birleşik Devletleri…) askeri yardım almaktadır.
Dayanışma hareketine yapılan baskı ve hareketin suçlulaştırılması
Emperyalist ülkelerin ekseriyetinde dayanışma eylemleri en baştan burjuva medyalar ve hükumetler tarafından Yahudi aleyhtarı veya “Hamas gösterileri” diye karalanmıştır. Almanya ve Avusturya’da “nehirden denize” sloganı atılırsa polis gösteriye müdahale edebilir ve gözaltılarda bulunabilir. Hollanda’da gösterici kamplarına karşı polis göz yaşartıcı gaz ve zırhlı araçlar kullanmıştır. Berlin kentinde, Beynelmilel Filistin Kongresi polis tarafından şiddetle dağıtılmıştır. UCLA ve Columbia üniversitesi gibi birçok Amerikan üniversitesinde, gösterileri şiddetle dağıtmak için polis sahaya çağrılmıştır.
Burada da, Yahudi aleyhtarlığı “iddiası” birçok defa kullanılmıştır. Yahudi öğrencilerin “tahrik” edildiklerini hissettikleri için ateşkes veya daha genel olarak soykırıma karşı gösteriler suç kapsamına alınmıştır. Bu, siyonist provokasyonları cesaretlendirmiştir. Fransa’da, Avusturya’da ve Almanya’da dayanışma hareketinin militanları hakim karşısına çıkmış ve bazıları şimdiden mahkum edilmiştir.
Tabii ki baskıya karşı mücadele verilmelidir. Özel olan, bir devlete –İsrail– yapılan tenkitin Yahudi aleyhtarı olduğu iddiasıyla suç kapsamına alınmasıdır. Her ülkede protestolara iştirak eden ve İsrail’deki ayrımcı rejime karşı gösterilerde bulunan az veya çok güçlü Yahudi gruplar olması bunu daha da çelişkili hale sokmaktadır. Siyonist rejimle müttefik kuvvetler, İsrail yöneticilerinin dünyadaki tüm Yahudilerin tek yetkili sesi oldukları yönündeki aldatmacalarını böylece benimsemiş olmaktadırlar.
Siyonizmin beynelmilel alanda reddi harp kabinesini bölmüştür
Netanyahu tarafından açıklanan hızlı bir zaferle Hamas’ın imhasının bir hayal oldukları git gide daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. 7 ekimden evvel aylar boyunca Başbakan, adalet sisteminin bağımsızlığına karşı yaptı saldırılar, askere alınma mevzusunda dinci partilere verdiği tavizler ve Batı Şeria’daki faşist yerleşimcilere verdiği destek sebebiyle devasa gösterilerin hedefi olmuştu.
Günümüzde, harp kabinesi çökmeye başlamıştır. 16 mayıs tarihinde konuşma yapan Savunma Bakanı Yoav Gallant, Başbakan ile açık bir hesaplaşmaya gitmiştir çünkü Başbakan Savunma Bakanının Gazze Şeridi için gelecekteki İsrailli askeri idareye dair açıklamalarını reddetmişti ve Savunma Bakanı hükumet yöneticisini harp sonrası için açık planları olmamakla itham ediyordu.
Televizyonda bir konuşmasında Gantz, kabinenin “8 hazirana dek milli önemde olan altı stratejik hedefin gerçekleştirilmesine yönelik bir eylem planını beyan ve kabul etmesi” icap ettiğini söyledi. Şayet harp sonrası planı belirlenen süre içinde sunulmazsa, konuşmasında doğrudan Başbakan Binyamin Netanyahu’ya hitap eden Gantz partisinin istifa etmek mecburiyetinde kalacağını ilan etti. Bu altı hedef, Filistinli radikal İslamcı teşkilat Hamas’ın iktidardan yoksun bırakılması, Filistin bölgesi üzerinde İsrail kontrolünün teminatının tesis edilmesi ve Gazze Şeridi’nden İsrailli rehinelerin geri getirilmelerini içeriyordu. Ayrıca Gantz, “Gazze Şeridi’nde sivil işleri düzenlemek ve Hamas veya (Mahmud) Abbas olmayan gelecek bir alternatifin temellerini oluşturmak için için Amerikalı, Avrupalı, Arap ve Filistinli bir idarenin oluşturulması icap eder” beyanında Filistin Ulusal Yönetimi başkanına atıf yaparak bulundu.(Deutsche Welle, https://www.dw.com/de/gantz-threatens-netanjahu-mit-austritt-aus-kriegskabinett/a-69124549)
Biden yönetimi de sabırsızlık emareleri göstermeye başlamıştır. Orta Doğu’da bir tırmanış şu anda en mühim endişesi Çin olan Amerikan emperyalizminin menfaatine değildir. İran ve Amerikan hükumetlerinin temsilcileri arasında “dolaylı temasların” Oman’da gerçekleştiğine dair haberlerin 19 mayıs tarihinde teyit edilmeleri bir tesadüf değildir.
Ancak hakikatte soykırımcı harbin sonu şu anda hiçbir şekilde görülmemektedir. 7 ekim tarihinden sonraki tırmanışı sadece faşistlerle dolu gerici Netanyahu hükumetine yüklemek yanlıştır. Filistin’e 20. asrın başından beri siyonist sömürgeciler tarafından yerleşilmesi bu hareketin tüm eğilimlerinin müşterek bir hedef peşinden koştuklarını göstermektedir: “etnik olarak halis” bir Yahudi devleti kurmak. Bu, aynı zamanda siyonist partilerin hiçbir zaman kontrol ettikleri bölgelerde Filistin nüfusuna hak eşitliği tanımayacakları manasına gelmektedir.
Günümüzde İsrail’de Netanyahu’ya karşı yeni gösteriler vardır. Fakat bunlar henüz Filistinlilere karşı harbe son verme hedefi taşıyan gösteriler değildir. Talep, rehinelerin salıverilmelerinin sağlanmasıdır. Hükumet, “teröristlere” karşı kafi derecede sert tedbirler almamakla itham edilmektedir. Gantz, Refah’a karşı aylardır bir saldırı yapılmasını savunduğunun altını çizerek bu kitlesel duyguya teslim olmuştur.
Filistinli burjuva milliyetçiliğin tüm çeşitlerinin çıkmazı
Her türlü emperyalizm karşıtı birleşik cepheye karşı, Filistin burjuvazisinin şu veya bu bölümüne teslimiyete karşı enternasyonalist komünistler, Filistin halkına ihtilalci proleter bir yönetim inşa etmek için mücadele ederler. Dolaylısıyla hepsi Filistinlilere ihanet etmiş SSCB bürokrasisiyle Mısır, Irak ve Suriye “sosyalist” burjuva rejimlere itimat eden Arap milliyetçi teşkilatlara (El Fetih, FHKC, FDHKC) kararlı muhalifler olmuşlardır. Bu stratejinin başarısızlığı, El Fetih teşkilatının Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’e boyun eğmesine yol açmıştır. Hamas, İsrail direnişinin başına o zaman geçmiştir, başta İsrail’in yardımıyla, sonrasında ise El Fetih ve daha da fazla FHKC ile FDHKC teşkilatlarına “ateist” ve “komünist” olduklarını iddia ederek saldırarak. Hamas’ın hiçbir zaman kaldırılmamış 1988 tarihli tüzüğü Yahudi aleyhtarı ve komplocudur.
Günümüzde enternasyonalist komünistler, dinci rejimler ve bazen Amerika Birleşik Devletleri’nin müttefiki olan ve kuruldukların itibaren kendi milli azınlıklarını bastırdıkları gibi Filistinlilere ihanet etmiş veya edecek olan Körfez hanedanlarına, Türkiye ve İran’a dayanan dinci ve ataerkil partilere (Hamas, İslami Cihat) kararlı muhaliflerdir. Filistin burjuvazisinin İslamcı kesimi, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail emekçilerine hitap etmekten Arap milliyetçi kesimden daha da acizdir, ki bu Filistin’de sömürgeci devlete son vermenin yegane yoludur.
25 nisan tarihinde, Hamas’ın siyasi kanadının yüksek temsilcisi Khalil El Hayya, Filistin devletinin kurulması halinde teşkilatının silahlarını bırakacağını beyan etmiştir. (https://apnews.com/article/hamas-khalil-alhayya-qatar-ceasefire-1967-borders-4912532b11a9cec29464eab234045438). Dolayısıyla kendisinden evvel El Fetih gibi Hamas Filistin’in bölünmesini ve İsrail’i tanımaya doğru ilerlemektedir.
Emekçilerin Filistin halkıyla enternasyonal dayanışması!
Enternasyonalist komünistler, Filistin halkıyla asgari dayanışma temeli olarak Filistin sendikalarının 17 ekim tarihli derhal ateşkes ve siyonist devlete her tülü silah, yakıt, teknolojik ve istihbarat kurulumlarını teslimatının boykot edilmesi çağrısına destek vermeye devam etmektedirler.
Bunlar, tüm işçi hareketinin desteklemesi icap eden acil taleplerdir. Hedef, Gazze’deki soykırıma küresel bir sendikal eylem sayesinde son vermektir.
Ayrıca, Orta Doğu’ya gönderilen emperyalist donanmaların geri çekilmelerini savunuyor ve bölgedeki tüm emperyalist askeri üslerin kapatılmalarını talep ediyoruz, bilhassa Irak, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Katar, Lübnan ve Ürdün’dekilerin.
İsrail ve Mısır tarafından yapılan Gazze Şeridi ablukası kaldırılsın! Filistinli mültecilere Mısır, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri hudutlarını açın!
İsrail’in İran, Suriye ve Lübnan’daki saldırıları son bulsun! Derhal ateşkes tesis edilsin! İsrail birlikleri Gazze Şeridi ve Batı Şeria’dan çekilsin! Tüm mültecilere geri dönme hakkı tanınsın! İsrail tarafından mahpus tutulan tüm Filistinli rehineler salıverilsin!
Demokratik, çok etnik gruplu, iki lisanlı ve laik bir Filistin kurulsun! Filistin’de işçi ve köylü hükumeti kurulsun! Orta Doğu Sosyalist Federasyonu!
Merkezi bir vazife, bu talepler için mücadeleyi Filistin’de yürütebilecek ihtilalci bir işçi partisi inşa etmektir. Fakat bu perspektif sadece bütün Orta Doğu’yu kapsarsa gerçekçi olabilir.
Filistin’de işçi ve köylü hükumetinin kurulması sadece komşu ülkelerdeki emekçi kitleler tarafından desteklenirse mümkün olabilir. Bunun ön koşulu, siyonist İsrail devletinin ilgasıdır.
Filistinli proletarya on yıllar süren yer değiştirmeler sebebiyle son derece parçalanmıştır. Küçük bir kısmı İsrail’de güvencesiz koşullarda sömürülmüştür. Başka Filistinli emekçiler ise Ürdün, Lübnan, Mısır…’daki mülteci kamplarında yerel burjuvazi için ucuz iş gücü olarak kullanılmıştır. Diğerleri ise proletaryaya hiçbir hak tanımayan İslamcı Körfez hanedanlarında aşırı sömürülmektedir. Devamlı bombardıman, açlık… tehdidi altındaki bir halkın sefil vaziyeti, böyle bir teşkilatın kurulmasını özellikle zorlaştırmaktadır.
Buna ilaveten siyonist baskı, günümüzde enternasyonalist komünist teşkilatları İsrail’in dahilinde yok etmiştir (İhtilalci Komünist Birlik, Matzpen). Nesillerden beri İsrailli proletarya kitlesi siyonist “işçi partisi” ruhuyla ve Filistinli sınıf kardeşlerinden üstün olma fikriyle eğitilmiştir. Bu sömürgeci bilinci yenmek ve İsrailli proletaryayı sosyalist çok etnik gruplu bir Filistin için seferber etmek büyük bir değişim gerektirmektedir.
Sürekli devrim stratejisinin haklılığı Orta Doğu’da açıkça görülmektedir.
Troçki 14 şubat 1939 tarihinde Yahudi bir burjuva milliyetçiye (siyonist) şu cevabı vermişti:
Fransız devrimi ve ardından Ekim ihtilali Yahudiler için düşüşteki kapitalizm rejimi kapsamında çözümü olmayan bir meselede siyonizmden çok daha fazlasını yapmıştır. Sadece beynelmilel bir ihtilal Yahudileri kurtarabilir.
Günümüzde, buna şu ilaveyi yapıyoruz:
Orta Doğu’da sosyal devrim Filistinliler için Filistin milliyetçiliğinden daha fazlasını yapacaktır. Filistinlileri sadece beynelmilel bir ihtilal kurtarabilir.