Haziran ayından beri Katalonya bölgesinin başkanı Charles Puigdemont, bölgenin hükûmeti (CDC ile ERC arasında burjuva koalisyon olan JxSí) ve Katalonya parlamentosunun çoğunluğu (JxSí ile küçük burjuva milliyetçilerin oluşturduğu CUP) referandum hazırlamaktadırlar. 27 eylül 2016 tarihindeki son bölgesel seçimlerde iki milliyetçi Katalan koalisyonu parlamentoda mutlak çoğunluğu elde etmiştir (135 üzerinden 72 milletvekili) ancak oy sayısında azınlıktadır (verilen oyların %47,8’i).
Seçmenlere 1 ekim tarihinde sorulacak soru şu şekildedir:
Katalonya’nın cumhuriyet yapısında bağımsız bir devlet olmasını istiyor musunuz?
Bölgede ikamet eden ancak İspanyol vatandaşlığına sahip olmayanlar milliyetçi Katalan hükûmeti tarafından bu referandumdan dışlanmıştır.
İspanyol devletinin başkanı Mariano Rajoy ve PP hükûmeti (Franco mirasçılarının kurduğu burjuva parti) onun halka danışma hakkını inkar etmektedirler. Burjuva bir kurum olan ve mensuplarının çoğunluğunun Franco’dan kalan kral tarafından atanan Anayasa mahkemesinin desteğini almışlardır. İspanyolcu devletin devasa baskı düzeneği referanduma mani olmak için seferber olmuştur: Katalan hükûmetinin 14 üyesinin tutuklanması, seçim malzemelerine el konulması, vs.
11 eylül tarihinde bir milyon kişi bu gerici önlemlere karşı ve kendi geleceklerine kendileri karar verme hakları için gösteri düzenlemişlerdir.
Gerek erkek, gerekse kadın emekçilerin menfaati için ne Katalonya, ne de hiçbir başka bölge zorla İspanyol devletinde kalmak zorunda bırakılmamalıdır.
Göçmenleri, milliyetçi Bask savaşçıları ve daha hafif biçimde resmî Katalan yöneticileri bastıran İspanyolcu devlet nereden çıkmıştır? Burjuva devlet 1974-1978 devrimci krizinden sosyal vatansever partiler (PCE’nin Stalinistleri, PSOE’nin sosyal demokratları), sendikal bürokrasi (CCOO, UGT) ve milliyetçi burjuva partiler (Bask bölgesinin PNV’si, Katalonya’nın CiU’su…) tarafından kurtarılmıştır. Bolşevik türü bir devrimci işçi partisinin eksikliğinden dolayı sınıf işbirliği kapitalizmi kurtarmış, monarşiyi Franco’nun dileği doğrultusunda geri getirmiş ve son sömürgeler ile ezilen halkları İspanyol devletinin dahilinde tutmuştur.
Portekiz’de patlak veren ve 1974 senesinde İspanya’da da ortaya çıkan proleter devrim tehdidinin altında İspanyol burjuvazisi, sonradan katıldığı Avrupa Birliği’nin desteği ile bazı demokratik hürriyetleri vermiş ve 17 “özerk bölgeye” büyük özerklik tanımıştır. Katalanca (Valensiya’da da kitlesel şekilde, hatta Fransa’da da biraz konuşulur) İspanyol kapitalizminin en ilerlemiş ve en zengin bölgesi olan Katalonya’nın resmî lisanı olmuştur. Katalan burjuvazisi, Bask burjuvazisi gibi, hızla kendi polis gücünü oluşturmuştur: Mossos d’Esquadra (21 000 polis).
Ancak bu, İskoçya, Flandra, ve Lombardiya’da olduğu gibi, eski millî devletin vasiliğinin üstesinden gelmek, şansını Avrupa Birliği ile denemek ve sömürülenlerin sınıf mücadelesini şovenizm zehri ile etkisiz hâle getirmek isteyen burjuvazinin önemli bir bölümüne yetmemiştir.
Özerkliğe rağmen sömürü, güvensizlik, işsizlik, fakirlik, ırkçılık, aşırı sömürü ve kadınlara karşı şiddet Portekiz ve İspanya’nın kalanında olduğu gibi Katalonya’da da kol gezmektedir. Bağımsızlık bunu hiçbir şekilde değiştirmez.
Günümüzde İspanya’da etnik özellikleri, Katalanca’yı veya Kastilya dilini konuşamamaları ve dinleri yüzünden en çok baskı görenler Katalanlar ya da Basklar değil gurbetçi emekçilerdir. Bağımsızlık bunu hiçbir şekilde değiştirmez.
Dünyada ve Avrupa’da zaten çok fazla hudut vardır. Küçük bir devlet Madrid’in vasiliğinin üstesinden sadece Paris, Berlin ve Vaşington’a bağımlılığa batarak gelebilir…
İşçi sınıfının menfaati, ekonomik ve siyasî açıdan en büyük ve en demokratik ortamdır. Dolayısıyla enternasyonalist ve komünist öncülerin burjuva ve birliği bir türlü başaramayan “Avrupa Birliği’ne” yönelttikleri suçlama, onun arkaik hudutları kaldıramaması ve Alman ile Fransız hükûmetlerinin müşterek karar verdikleri Yunan halkına yapılan adi zulümdür.
Sınıfımızın birliği için öncüler, İspanya’da (ve Fransa’da) kendini Katalan hissedenlerin geleceklerini belirleme hakkını savunur. İspanya’nın tüm işçi teşkilatları, gerek partiler (PSOE, Podemos, IU…), gerekse sendikalar (CCOO, UGT…) bu meselede görüş bildirmeli ve Rajoy ile Felipe Bourbon’a karşı mücadeleyi beraber yürütmelidirler.
Fakat öncüler, sömürülenlere İspanya’nın kalanındaki kardeşlerinden ayrılmamalarını ve onlarla tüm kapitalistlere karşı mücadeleyi yürütmelerini tavsiye ederler. Sosyalist Avrupa Birleşik Devletleri ve Sosyalist Akdeniz Federasyonunu savunurlar.
- Fransa ve İspanya’da hapse atılan tüm Katalan ve Bask militanlara hürriyet!
- İspanyol devleti Katalonya’daki referanduma saygı duysun! Katalan ve Bask halkları için İspanyol ve Fransız devletlerinden ayrılma hakkı!
- Göçmen emekçiler için yerli emekçilerle aynı haklar! İspanyol devletinin Afrika’daki yerleşim bölgeleri Fas’a iade edilsin!
- Cumhuriyet! Emekçilerin hükûmeti! İberya Soyalist Federasyonu! Avrupa Sosyalist Birleşik Devletleri!