Filistinlilerin katledilmesine son!

      Filistinlilerin katledilmesine son! için yorumlar kapalı

İsrail’e gönderilen silahlara boykot uygulansın!

İsrail, faşist Alman rejiminin Avrupa Yahudilerine uyguladığı soykırım mazeretiyle haklı gösterilen ve Filistinli Arapların şiddet kullanılarak yerlerinden edilmesine dayalı bir devlettir. Siyonist burjuvazi o devirde Britanyalı, Amerikan, Fransız, Alman emperyalizmleri ile SSCB bürokrasisinin yardımını almıştır. İsrail’in sömürgeci ve yerleşimci tabiatı, siyasi hayatının başlangıçtaki işçi partisinden ve laiklikten günümüzdeki ırkçılığa ve dinciliğe kaymasının sebebidir. İsrail’in sömürgeci ve yerleşimci tabiatı, bu ülkenin kendi Arap vatandaşlarına karşı ayrımcılık yapmasının sebebidir (nüfusun %20’sini oluşturmalarına rağmen toprakların sadece %2’sine sahiptirler). İsrail’in sömürgeci ve yerleşimci tabiatı, bu ülkenin Kudüs ve Batı Şeria’daki yayılmacılığının sebebidir. Sömürgeci ve yerleşimci tabiatı, Suriye’ye yaptığı askeri müdahalelerin, İran’da yaptığı suikastların ve Gazze Şeridi’ni periyodik bir şekilde tahrip etmesinin (2008, 2012, 2014, 2021) sebebidir.

2020 senesinde İsrail’in Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas ve Sudan despotik rejimleri tarafından tanınmasına rağmen ve batılı emperyalist ülkelerin İsrail’in her türlü tenkitinin Yahudi aleyhtarlığı olarak görülmesi beynelmilel kampanyasına rağmen, siyonizm, Filistinlilerin ezilmesinden ayrı bir şekilde ele alınamaz. İsrail hükumeti Musevidir, ordunun genelkurmayı Musevidir, polis Musevidir, mahkemeler Musevidir, kanunlar siyonisttir. Sadece mahpuslar Filistinlidir. Bu sebeple iki insan hakları teşkilatı vaziyeti yakın geçmişte bir “Apartheid” olarak tanımlamışlardır, 12 ocak 2021 tarihinde Betselem/İsrail ve 27 nisan 2021 tarihinde Human Rights Watch/Amerika Birleşik Devletleri.

O zaman, 2009 senesinden beri iktidarda olan Bünyamin Netanyahu’nun (Likud) İsrail hükumetinin kaderi belirsizdi: iki senede üç seçimin ardından mart 2021 tarihindeki genel seçimler ona Parlamento’da çoğunluğu sağlamamıştı, halbuki birçok mevzuda davalıktı. Siyonizmin faşist kanadına dek kendine müttefik aramış (Tkuma, Otzma Yehudit, Noam) ve bunları bir seçim koalisyonunda birleştirmişti. İsrail’deki son seçimlerde, İslamcı parti (Ra’am), seçimlere birlikte girmeye devam edecek olan burjuva Arap milliyetçiliğinin (Ta’al, Balad) ve Stalinizmin (Hadaş) kalıntılarıyla ittifakını sonlandırmıştı. Netanyahu’nun, Knesset yani İsrail Parlamento’sunda ekseriyete ulaşmak için 4 mayısa kadar vakti vardı. Ra’am’ın yöneticisi Mansur Abbas, muhtemel desteği için müzakerelere girmeyi kabul etti.

Eski Filistin’den kalan “Filistin bölgesi” sadece 1993 senesinde İsrail (ve Ürdün) tarafından bırakılan bantustanlardan oluşmaktadır. Bunlar ayrıca coğrafi ve siyasi açıdan bölünmüştür. Batı Şeria (2,8 milyon Arap), siyonist yerleşimciliğin devamı ile küçülmektedir. İsrail ile yakın işbirliği ve Amerika Birleşik Devletleri’ne boyun eğmesi sebebiyle itibarını kaybetmiş eski milliyetçi burjuva parti olan El-Fetih’in kontrolündedir. Mahmud Abbas 2005 senesinden beri Batı Şeria’nın başındadır. Gazze Şeridi ise ekonomik olarak beynelmilel yardıma bağımlı devasa bir toplama kampıdır. Başta El-Fetih’i zayıflatmak için İsrail’in hoşgörü gösterdiği İslamcı burjuva bir parti olan Hamas’ın kontrolüne geçmiştir. 2017 senesinden beri Gazze Şeridi’nin başında olan Yahya Sinuar, İsrail ile halktan itinayla saklanan ve Katar ile Mısır aracılığıyla yapılan bir anlaşmaya varmıştır, ki buna göre Hamas ve rakibi İslami Cihat tarafından İsrail’e yangın balonları ve roket atılmalarına son verilecekti. Abbas ile Sinuar eylül 2020 tarihinde genel seçimler (mayıs ayında milletvekili, temmuz ayında İslamcı bir aday olmadan başkan seçimi) olacağını açıklamışlardı. Kudüs’deki Arapların seferberliği bu kırılgan dengeyi bozmuştur.

Yahudi, Hristiyan ve İslam dinleri için kutsal yerleri bulunduran Kudüs, 1948 senesinde İsrail ve Ürdün arasında paylaşılmıştır. 1967 senesinde İsrail, kentin doğu kısmını fethetmiştir. 1948 senesindeki etnik temizlikten evvel kentin doğu kısmında ikamet eden Yahudilerin mirasçıları mülkiyet haklarını muhafaza etmektedirler, terörist siyonist teşkilatlardan (Haganah, Lehi-Stern, Irgun) kaçmış olan batı kısmında ikamet eden Araplar ise bu hakkı nihai olarak kaybetmişlerdir: 1980 senesinden beri Kudüs’ün neredeyse üçte biri Araplardan alınmıştır. Ayrıca 1980 senesinde İsrail’e ilhak edilen doğu kısımdaki Arapların İsrail vatandaşlığı bulunmamaktadır. Sadece yerleşik statüsüne sahiptirler ve bu statü bölgeden bir süreliğine ayrılırlarsa geri alınabilmektedir, ayrıca eşlerine tanınmamaktadır: 1980 senesinden beri 14700 Arap için bu statü iptal edilmiştir. Devlet ve faşizme kayan belediye başkanı King (Likud) Batı Şeria kentinin doğusunu bir duvarla kesmiş ve sadece Yahudiler için 11 yeni mahalle inşa etmişlerdir. 1972 senesinden beri 200000’ini aşkın Yahudi kentin doğusuna yerleşmiştir. Vaziyet zaten gergindi. Netanyahu patlamayı tetiklemiştir.

Ramazan ayının başında, 12 nisan tarihinde, İsrail hudut polisi, Müslümanların (ki hepsi Arap idi, her Arap Müslüman olmasa da) Şam kapısı meydanına ulaşmalarına mani olmak için bariyerler koymuştur. Bu, ulaşımlarının olduğu tek açık meydandır. 22 nisan tarihinde, Kudüs’de genç Araplar, Araplara kendi mahallelerinde saldırmak için gelmiş olan Lehava’nın faşist Yahudilerine muzaffer bir şekilde cevap vermişlerdir. 25 nisan tarihinde, polis bariyerleri kaldırmış fakat Arap toplulukları, (Beit-Alfa kibbutzu tarafından üretilen) kötü kokusu aylar süren, mide bulantısı yaratan ve tesir ettiği giysilerin atılması mecburiyetinde bırakan “skunk” ismi verilen bir sıvıya bulamıştır. Aynı zamanda, Kudüs’ün doğusundaki Şeyh Jarrah mahallesinde bazı Arap aileler 1956 senesinde Yahudi yerleşimcilerin yararına inşa edilmiş olan evlerden kovulacaklarını öğrenmişlerdir. 4 mayıs tarihinde, atlı askeri polis mahalledeki protestoculara müdahale etmiş, onları coplamış ve “skunk” sıvısına bulamıştır. 7 mayıs tarihinde, ordu Mescid-i Aksa’ya saldırmış ve 200 kişiyi yaralamıştır. Askerler, ibadet yerindeki inananlara ve gazetecilere kauçuk ile kaplanmış metal mermilerle, sağır edici el bombalarıyla ve göz yaşartıcı gazla müdahale etmiştir. İsrail Arapları, Kudüs Filistinlilerine destek gösterileri yapmıştır.

29 nisan tarihinde, Abbas önceki Filistin bölgesi seçimlerinde olduğu gibi İsrail’in Kudüs’ün doğusundaki Filistinlilerin rey vermelerine mani olduğu bahanesiyle seçimleri ileri bir tarihe ertelemiştir. 5 mayıs tarihinde İsrail Cumhurbaşkanı Yair Lapid’den (Yeş Atid partisi) bir hükumet kurmayı denemesini istemiştir. 8 mayıs tarihinde, polis Arap göstericileri 100 kişiyi yaralayarak bastırmıştır. 10 mayıs tarihinde Hamas’ın askeri kanadı İsrail’e onlarca roketten oluşan ilk salvoyu fırlatmıştır, ve buna devam etmektedir. Bu roketlerin ekseriyeti (%90) “Demir Kubbe” hava müdafaa sistemi tarafından durdurulmaktadır.

10 mayıs tarihinde, İsrail özel kuvvetleri Mescid-i Aksa’ya yeniden saldırmış ve 215 kişiyi yaralamıştır. Faşistler İsrail’in merkezinde bulunan Lod kentinde bir Arabı öldürmüştür. Aynı gün, İsrail kara kuvvetleriyle hava kuvvetleri Gazze Şeridi’ni bombalamaya başlamıştır. İsrail, hiçbir hedef koymamıştır. Savunma bakını şu beyanda bulunmuştur: “Hâlâ birçok hedefimiz bulunmaktadır, bu sadece işin başıdır” (Benny Gantz, 11 mayıs). Bazen, İsrail genelkurmayı hedefteki nüfusu ikaz etmekteydi, bazen de bunu yapmamaktaydı. Her durumda, Gazze Şeridi’ni Gazzelilerin attıkları yangın balonlarından ve roketlerden çok daha yıkıcı olan top mermilerinden ve füzelerden hiçbir şey korumamaktadır. Siyonist ordu, gazetecilerin, idarelerin bulunduğu binalardan başlayarak sistematik bir biçimde yüksek binaları ve yollarla ender fabrikaları imha etmiştir. 12 mayıs tarihinde Netanyahu, Lod kentinde olağanüstü hal ilan etmiştir. 13 mayıs tarihinde ırkçı milisler Araplara polisin de işbirliği ile sistematik bir şekilde saldırıda bulunmuştur, bunlardan biri Tel-Aviv’e yakın bir konumda linç edilmiştir. 18 mayıs tarihinde Filistin Yüksek Takip Komitesi, Knesset’teki Arap milletvekilleri ve El Fetih, Filistinli esnaf, patronlar ile maaşlı çalışanları birbirine katan ve İsrail ile Batı Şeria’da çok yüksek iştirak gören “genel grev” çağrısında bulunmuştur.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres 11 mayıs tarihinde şu beyanda bulunmuştur: “İsrail güvenlik güçleri azami seviyede itidalli olmalı ve kuvvet kullanımını ayarlamalıdırlar. İsrail’in yaşam merkezlerine karşı yapılan körlemesine roket ve havan topu saldırıları kabul edilemez”. Bu, Gazze hükumetine karşı sert, İsrail hükumetine karşı ise anlayışlı beyan, hakikatin saptırılmasına dayanmaktadır.

Mücadele tamamen eşitsizdir, harp asimetriktir. Sekiz günün ardından, İsrail’de 12 zayiat (9,3 milyon nüfus), Gazze Seridi’nde ise (2 milyon nüfus) birçoğu çocuk 217 zayiat olmuştur, ki Batı Şeria’da sapan kullanan göstericilere gerçek mermilerle ateş açan ordunun öldürdüklerini de unutmamak gerekir.

Demokrat Parti’nin hükumeti Amerikan sefaretini Kudüs’de muhafaza etmiştir. Nisan ayında 700 milyon doları aşan silah satışına gizlice onay vermiştir (Washington Post, 17 mayıs 2021). Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde üç defa sadece şiddetin durmasına yönelik bir karar alınmasına mani olmuştur. 13 mayıs tarihinde, Biden Netanyahu ile (Sinuar’ı aramadan) bir telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ve ardından şu beyanda bulunmuştur: “İsrail’in kendini müdafaa etme hakkı vardır”. Fransız hükumeti, Paris kentinde 15 mayıs tarihinde yapılacak Filistinlilere destek gösterisini yasaklamıştır. Faşizme kayan Avusturya şansölyesi (Yeşiller partisi ile koalisyonda bulunan ÖVP partisinden) Sebastian Kurtz, Viyana’daki Federal Hükumet ve Dışişleri Bakanlığı binalarının gönderinde İsrail’in politikasıyla “dayanışma işareti” olarak İsrail bayrağı dalgalandırmıştır.

Küresel işçi hareketi ezenle ezilenleri aynı şekilde değerlendiremez, sömürgeci ve aşırı silahlanmış bir devletle silahsız bir nüfusu aynı şekilde değerlendiremez. Bilinçli emekçiler, ne İsrail’in müttefiği olan devletlere, ne de Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi’ne itimat edebilir. Filistinlilerin kaderi, Oslo anlaşmaları ikiyüzlülüğüne arka çıkan, katliamların ve yerleşimciliğin devamına göz yuman ve en iyi durumda hiçbir neticesi olmayan kararnamelerle bunların en itici yönlerini kınayan Birleşmiş Milletler’e bırakılamaz.

Filistinlilerin kaderi, nüfuslarından çekindikleri için Filistin davasına destek verdiklerini söyleyen veya bundan İsrail ile ekonomik, diplomatik ve askeri ilişkiler yararına vazgeçen Arap burjuvazilere ve hanedanlara bırakılamaz. Mısırlı diktatör Sisi veya Hirak göstericilerinin nefret ettikleri Cezayir rejimleri, tıpkı Fas kralı veya Abu Dabi prensi gibi Filistin halkı için bir dayanak noktası olamaz. Filistinlilerin kendilerini müdafaa etme hakları vardır. Direnmek için sadece küresel işçi dayanışmasını bir dayanak olarak kullanabilirler.

Her yerde, işçi teşkilatları Filistinlileri parlamentolarda, belediyelerde, iletişim araçlarıyla, alanlarda, aynı zamanda da limanlarda ve havaalanlarında desteklemelidirler. 14 mayıs tarihinde, İtalya’nın Livorno kentindeki liman emekçileri, İsrail’deki Aşdod limanına gönderileceklerini keşfettikleri silah ve patlayıcı stokuna karşı protestolarda bulunmuşlardır. İsrail’in ihraç ettiği silahlar Araplar üzerinde denenmiş olmakta, İsrail’in ithal ettiği silahlar ise Arapları yıldırmak ve katletmek için kullanılmaktadır. Tüm ülkelerin nakliye sektörü sendikaları (dünyanın nüfusunda 98. sırada olmasına rağmen 16. askeri bütçesine sahip olan) İsrail’e veya İsrail’den (dünyanın 8. silah ihracatçısı) silah taşımayı reddetmelidir. Banka ve telekomünikasyon emekçileri de siyonist harbi aksatmalıdır.

Duvarın yıkılması, Yahudiler ile Araplar arasında eşitlik, milyonlarca mültecinin dönüş hakkı sömürgeci bir devleti muhafaza ederek elde edilemez. Demokratik bir çözüm, eski emperyalist kuvvetlerin Orta Doğu’daki aracı olan siyonist, dinci ve ırkçı devletin yıkılmasından geçer. Sadece yeni bir komünist enternasyonalde birleşmiş işçi sınıfı demokratik, laik ve çok etnik gruplu bir Filistin’i kurabilir, ki bu Filistin’de Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar ve ateistler beraber yaşayabilir… Böyle bir Filistin, sadece sosyalist ihtilalin yayılması, sömürgecilikten miras kalan hudutların yıkılması ve Orta Doğu Sosyalist Federasyonu’nun kurulmasıyla ayakta kalabilecektir.

19 mayıs 2021