Burma – Myanmar: askeri cuntanın ihtilalci devrilişi için

      Burma – Myanmar: askeri cuntanın ihtilalci devrilişi için için yorumlar kapalı
1 şubat 2021 tarihinde, 10 sene süren sözde demokratik geçişin ardından, Büyük Britanya ve Japonya sömürgesi durumundan bağımsızlığını 1948 senesinde kazanan Burma’da bu tarihten beri ordunun genelkurmayı 4. defa iktidarı ele almıştır. Askerler Cumhurbaşkanı Vin Myint’i, Başbakan Ang San Suu Kyi’yi ve birkaç saat içinde toplanacak olan parlamentoda yani Birlik Meclisi’nde ekseriyeti teşkil eden birçok Demokrasi İçin Milli Birlik (LND) mensubu milletvekilini gözaltına almıştır. Cunta, yeni Cumhurbaşkanı olarak ordunun komutanı Min Aung Hlaing’i belirlemiştir. Bu cunta, yeni seçimler gerçekleştirme taahhüdünde bulunmuştur, ancak bir senelik bir olağanüstü halin ardından.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump gibi, general kendisi için olumlu netice çıkmayan 8 kasım 2020 seçimlerini sorgulamaktaydı: Suu Kyi’nin LND partisi sandıkta diğer burjuva partileri, bilhassa orduya sivil vitrin vazifesi gören Birlik, Dayanışma ve Kalkınma Partisi’ni ezmişti. Temsilciler meclisinde LND 258 milletvekili çıkarmış, ordunun partisi ise 26 milletvekilinde kalmıştı. Uluslar meclisinde ise LND 138 koltuk kazanmıştı, ordunun partisi ise 7 koltukta kalmıştı.

Anayasa’nın ordu tarafından ayaklar altına alınmış olması, bu Anayasa’nın demokratik olduğu manasına gelmez. Eski askeri cunta tarafından nisan 2008 tarihinde tasarlanmış olan Anayasa, %92’yi aşan bir oranda referandumla kabul edilmişti. 2011 ila 2012 senelerinde yürürlüğe giren 2008 Anayasası, cuntanın yargıdan korunmayı teminat altına almış, Suu Kyi’nin Cumhurbaşkanlığı makamına gelmesine mani olmuş ve parlamentodaki koltukların %25’ini orduya ayırmıştı. Genelkurmay başkanı ayrıca Savunma, İçişleri ve Hudutlar bakanlarını atıyordu. Buna ilaveten 300000’i aşkın Rohingya’nın rey verme hakkı bulunmamaktaydı.

1947 Anayasası toprağın mülkiyetini devlete vermiş olsa da, 2008 Anayasası toprağı özel mülkiyete devretmişti. Bu hüküm, bilhassa azınlıkların tarım arazilerinin ellerinden alınmasının önünü açan 30 eylül 2018 tarihli kanun tarafından kuvvetlendirilmişti. Bunun ardından büyük şirketlerin kitlesel orman tahribatına yol açan toprakları ele geçirmelerinin önü açılmış oldu.

28 mart 2012 kanunuyla devlet sendikalaşma ve grev yapma hakkını tanımıştı, fakat burjuva devletin temsilcilerini içeren “uzlaşma kurumları” ve “hakemlik kurumları” dayatmıştı.

Kuzey Amerika ve Batı Avrupa emperyalist hükumetleri tarafından desteklenen ve batılı medyanın hakiki bir kült nesnesi haline getirdiği Suu Kyi, bu parodiye arka çıkmıştır. “Demokratik geçiş” yaptırımların kalkmasının ve ecnebi yatırımların (Çin, Singapur, Tayland, Güney Kore, Büyük Britanya, Japonya, Hindistan, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri…) teminat altına alınmasının önünü açmıştır. Ordu ile şirketleri (resmi UMEH ile MEC holdingleri ve ayrıca yeşim, tahta, afyon ile amfetamin kaçakçılığı) hızlı ekonomik büyümeden (2018 ve 2019 senelerinde %6’yı aşan bir büyümeden) istifade etmişlerdir. Bu büyüme, 2020 senesindeki küresel ekonomik ve sıhhi krizle beraber yavaşlamıştır (+%2): emtia ihracatı azalmış, Japon ve Çinli turistlerin sayısı düşmüş, sağlık harcamaları artmıştır…

2015 senesinde LND genel seçimleri açık arayla kazanmıştır. Burjuva bir parti olarak, LND, orduyla beraber milliyetçilikten dem vurmuştur: “Bamarların baskın oldukları ordu ve LND, azınlıklar hakkında aynı görüşü paylaşmaktadırlar.” (Le Monde diplomatique, mart 2021). Burma şovenizminin koyu bir dini (ki bu din, nüfusun %90’ının dini olan Budizmdir) ve ırkçı (Bamarlar’a dayalı, ki bu etnik grup nüfusun %68’ini ve genelkurmayın %100’ünü oluşturur) rengi vardır.

2012 senesinden itibaren “demokratik geçiş”, demokrasi karşıtı bir süreçle beraber seyretmiştir. “Şanga” (yani Budist ruhban sınıfının) bir kısmı Müslüman azınlığa karşı ırkçı bir seferberliğe başlamıştır. 2012 senesinde, polis ve ordunun yardımıyla keşiş Viratu’nun yönettiği faşistler Müslümanların dükkanlarını boykot etmiş, Arakan eyaletinde 200 Rohingya’yı öldürmüş ve 140000 Rohingya’yı eyaletten sürmüştür. 2013 senesinde Mandalay bölgesinde polisin yardımını alan fanatikleşmiş Budist Bamarlar 40 Rohingya’yı öldürmüş ve 10000 Rohingya’nın kaçmasına sebep olmuşlardır. 2016 ila 2017 senelerinde, Arakan eyaletinde keşişler ve ordu 300 köyü yıkmış ve 7000 kişiyi katletmişlerdir. Avustralya, Malezya, ve Endonezya 800000 Müslüman mülteciyi kabul etmemiş ve bu mülteciler Bangladeş’e iltica etmişlerdir. Suu Kyi bu etnik temizliği saklamıştır. Mesela Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 5 eylül 2017 tarihli mesajında bölgede meydana gelen vahşeti kınamalar için “yanlış bilgi” terimini kullanmıştır ; ayrıca Erdoğan’a onun Kürdistan’da PKK ile yaşadığı sorunla aynı sorunu yaşadığını söylemiştir.

1 şubat 2021 tarihinde cunta, vatandaşların mahremiyetini ve emniyetini koruyan kanunu kaldırmıştır. Düzensizliği yaymak için 230000 mahpusu serbest bırakmıştır.

Askeri darbe en başından beri tüm ülkede büyük bir direnişle karşılaşmıştır. Kapitalizm, gelişmesiyle beraber şirketler, üniversiteler, sivil idareler ve dünyanın kalanıyla ilişkiler doğurmuştur. LND’nin oluşturduğu “Burma’nın Birlik Meclisi’ni Temsil Eden Komite”, barışçıl “sivil itaatsizlik hareketi” ilan etmiştir. Sendikalar, ki buna CTUM teşkilatı da dahildir, bu harekete grev günleri çağrısı yaparak destek vermiştir. Min Aung Hlaing’in buna cevabı 26 şubat tarihinde sendikaları yasaklamak olmuştur.

İşin aslında, sahada emekçiler hakiki sınırsız bir genel grev başlatmışlardır, mesela demir yollarında, tekstilde, bankacılık sektöründe, elektrik dağıtımında, sağlık sektöründe, eğitim alanında, süpermarketlerde, limanlarda, ayaküstü yemek sektöründe, postanelerde… Bu devasa toplumsal kuvvet, sosyal medyayı kullanan gençliğin (genç emekçiler, üniversite öğrencileri) sokaklardaki seferberliğini beslemiştir. Her yerde, ki buna gösterilerin müdafaası da dahildir, kadınlar büyük bir rol oynamaktadırlar.

Devlet ise baskıyı hızlı bir biçimde sertleştirmiştir. Haberlere karşı, İnternet kesintileri yaşanmış ve gazete matbaalarına (Myanmar Now, Democratic Voice of Burma, Khit Thit Media, Mizzima, 7 Day News…) el konulmuştur. Grevlere karşı, idari kurumlarda, üniversitelerde, tersanelerde sindirmeler yaşanmış ve grevci demir yolu çalışanları evlerinden kovulmuştur. Gösterilere karşı, tazyikli su, plastik ve gerçek mermiler kullanılmıştır. Cunta şimdiye kadar en az 70 kişiyi öldürmüş ve 34’ü gazeteci olmak üzere 1300 kişiyi hapse atmıştır.

Komşu Çin, Burma-Myanmar’daki baskın emperyalist güçtür. Ocak 2021 tarihinde, darbeden hemen önce, Çin Dışişleri bakanı Vang Yi ülkeye bir ziyarette bulunmuştur. Fakat devam eden sorunlar sebebiyle Pekin hükumeti bile endişe duymaya başlamıştır.

Emekçiler cuntaya karşı mücadele etmekte, hapse atılanların salıverilmesi için ve demokratik hürriyetler için mücadele etmekte haklıdırlar. Fakat Birleşmiş Milletler’den ve dünyada baskınlık için birbirleriyle rekabet eden ancak işin özünde, yani Burma’nın kapitalist kalması mevzusunda, tabii kaynaklarının (gaz, petrol, altın, tahta, yeşim, yakut, bakır…) talan edilmesinin devam etmesi konusunda, kentlerdeki ve kırsaldaki emekçilerinin sömürülmeye devam etmesi mevzusunda hemfikir olan şu veya bu emperyalist devletten medet ummamalıdırlar. General Min Aung Hlaing’in 2017 senesinde şahsen Rohingya’ların katledilmesini yönetirken Avrupalı genelkurmaylar ve silah tüccarları tarafından kabul edildiğini unutmasınlar. Filistinlilerin ve Uygur Türklerinin kaderi, büyük güçlerin ve komşu ülkelerin baskın sınıflarının ne ezilen halkları ne de en temel hürriyetleri umursamadıklarını göstermektedir.

Emekçiler bazen pratik sebeplerden ötürü burjuva muhalefet ve ezilen azınlıkların milliyetçi yönetimleri ile işbirliği yapabilseler de Suu Kyi ve LND’ye itimat etmemelidirler. Bunların general Min Aung Hlaing ile rekbati kapitalizm ve burjuva devlet çerçevesi içinde olmaktadır. Ordunun darbesi, Suu Kyi ve partisi LND’nin temsil ettiği Burma burjuvazisinin ekonominin generallerin kontrolünde olan sektörlerinin kontrolünü doğrudan ele alma teşebbüsüne tepki olarak yapılmıştır.

Hakikaten de, “liberal” burjuvazi, LND ve onun alternatif hükumeti genel grevden, halkın silahlanmasından ve şûraların kurulmasından askeri diktatörlükten daha çok korkmaktadır. Emekçilerin hatırlaması gereken şey, 1988 senesinde Suu Kyi ve LND’nin genel greve ve arazi işgaline ve mahallelerde komiteler kurmaya giden kitlelere ihanet etmiş olmasıdır. Temmuz ayında ordu, ülkenin başında olan generali değiştirmişti (Ne Vin’in yerine Sein Lvin getirilmişti), çok partililik taahhüdü vermiş ve seçim yapılacağı sözü vermişti. Suu Kyi o zaman başlamakta olan ihtilali geriletmek için LND’yi kurmuş, emekçiler ile öğrencileri kendilerini müdafaa etmemeye ve orduya itimat etmeye çağırmıştı (Rangun’da Şvedagon pagodasında 26 ağustos 1988 tarihli konuşma). Eylül ayında ordu hareketi ezmiş (3000 ölü). 1990 senesinde LND’nin galip geldiğ seçimler tertip edilmiştir fakat cunta iktidarı elinde tutmuştur.

Maaşlı çalışan sendikaları cuntadan bağımsızlıklarını muhafaza etmelidirler, ancak aynı zamanda aynı derecede sömürenlerin hizmetinde olan LND ve onun alternatif hükumetinden de bağımsız olmalıdırlar. Eylemlerin içinde, emekçiler Marks, Engels, Lüksemburg, Lenin ile Troçki’nin Marksizm’ine dayalı kendi partilerini inşa etmelidirler; kendi müdafaa ve teşkilatlanma organlarını oluşturmalıdırlar.

Her yerde, Hong Kong ve Tayland’daki demokratik mücadelelerden ilham alarak kararlı gençler gösterileri korumak için milisler oluşturmaktadır; Yangon’da barikatlar kurulmuştur, Rangun’da molotof kokteylleri kullanmışlardır. Davei’de, Karen Milli Birlik gerillaları (KNU) göstericileri korumuşlardır. Bazı polis memurları vazifelerini izinsiz terk etmişlerdir. Cuntaya karşı mücadeleyi örgütlemek için, silah temin etmek için, grevciler ile göstericileri müdafaa etmek için, şirketlerde genel şûralar yapılmalı ve grev komiteleri seçilmelidir, mahallelerde, köylerde şûralar kurulmalı, temel organlar işçilerin, maaşlı çalışanların, köylülerin, öğrencilerin ve milli azınlıkların siyasi yönetimini teşkil etmek için cuntayı devirmek ve onun yerine kendi hükumetini getirmek için bölgesel ve milli ölçektte merkezileştirimelidir!

Tayland’da da ordunun desteklediği hükumete karşı gösteriler tekrar başlamıştır. Küresel işçi sınıfı, askeri cuntayla mücadele eden ve onu sadece toplumsal bir ihtilal başlatarak daimi olarak yenebilecek kitlelere yardım edebilecek yegane toplumsal kuvvettir:

  • Tüm siyasal mahpuslara hürriyet. Onlara karşı tüm kovuşturmalar iptal edilsin.
  • Sendikal teşkilatlar yasallaştırılsın. Düşünce, basın, teşkilatlanma, grev ve gösteri hürriyeti tesis edilsin.
  • Şirketler ve idareler işgal edilsin. Orduya, polise, Budist faşistlere karşı öz müdafaa sağlansın. Onları silahsızlandırmak, lağvetmek ve yerine geçmek için halk milisleri kurulsun.
  • Mültecilerin topraklarına derhal dönme hakkı tanınsın. Rohingya’lara tazminat ödensin. Hukuk önünde eşitlik tesis edilsin ve azınlıklara saygı gösterilsin. Onların Burma devletinden ayrılma hakkı tanınsın.
  • Toprakların kolektif mülkiyetine geri dönülsün, bu topraklar kooperatiflere ve emekçi köylü komitelerine verilsin.
  • Ateistlere ve Müslümanlara yapılan baskıya son verilsin. Devlet tamamen laik olsun.
  • Kadınlara yapılan baskı son bulsun.
  • Ordu veya ecnebi kapitalist grupların kontrolünde olsun veya olmasın, büyük şirketler kamulaştırılsın.
  • Şirket, mahalle, üniversite, köy komitelerine dayalı işçi ve köylü hükumeti kurulsun. Sosyalist Asya Birleşik Devletleri kurulsun.

14 mart 2021

Sürekli Devrim Kolektifi (Almanya, Avusturya, Fransa, İspanya, Türkiye)